HAK-İŞ Konfederasyonu ve HİZMET-İŞ Sendikamız Genel Başkanı Mahmut Arslan, 17 Mayıs 2024 tarihinde Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve Türkiye Adalet Akademisi işbirliğiyle düzenlenen ‘3. İş Hukuku Değerlendirme Sempozyumu’na katıldı.
Sempozyuma Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Genel Başkanımız Mahmut Arslan, HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Öz Taşıma İş Genel Başkanı Mehmet Ali Kayabaşı, Genel Sekreterimiz Av. Oğuz Aksoy, Hukuk İşleri Daire Başkanımız Kürşat Kaya, HAK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı Hamdi Abdullah Koçoğlu, Genel Başkan Danışmanlarımızdan Dr. Cavit Demiral, TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nevzat Seyok, Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Muhittin Özdemir ve hukukçular katıldı.
“Sorunları diyalogla çözmeyi önemsiyoruz”
Sempozyumda konuşan Genel Başkanımız Mahmut Arslan, “TİSK ile çok önemli ve zor dönemlerde, pandemi de dahil kriz dönemlerinde de birlikte çalışıyoruz. Ortak çalışma kültürünü oluşturma konusunda TİSK’in açılımını destekliyoruz. İşçi işveren ilişkilerini sosyal diyalog mekanizmalarını da kullanarak masada çözmek, çözemediklerimizin üzerinde tekrar çalışarak bir uzlaşmayı gerçekleştirmek, Türk endüstri ilişkiler sistemi için gerçekten çok değerli. Çatışmanın, kavganın, çeşitli nedenlerle işçi işveren uyuşmazlıklarının kimseye yararı olmuyor. Biz zoru başarmaya çalışıyoruz. TİSK’in mensubu olan işverenlerle de sorunlar yaşıyoruz ama bu sorunların hemen hemen hiçbirisi çözülemeyecek sorunlar değil” dedi.
“Toplu sözleşmeden yararlanma ve sendikalaşma oranı çok düşük”
Türkiye’nin endüstri ilişkiler sisteminde sorunlar olduğunu belirten Arslan, “Endüstri ilişkiler sistemimizin bir ayağı maalesef aksak. İlk ayağımız hükümet, devlet ve işverenlerimiz güçlü imkanları çok ama işçiler zayıf. On beş milyonun üzerinde sigortalı işçimiz var. Bunların yaklaşık yüzde on beşi sendikalara üye. Bunların da yüzde dokuzu toplu sözleşmeden yararlanabiliyor. Yüzde doksan biri maalesef toplu sözleşme hakkını kullanamıyor. Avrupa’nın ortalaması ise çok yüksek. Bizde toplu sözleşmeden yararlanma ve sendikalaşma oranı çok düşük” şeklinde konuştu.
“Asgari ücretle çalışanların oranı çok yüksek”
“Asgari ücretin Avrupa Birliği’nde minimum ücret olduğunu ve toplam ücretlilerin yüzde onunun asgari ücretle çalıştığını belirten Arslan, “Avrupa Birliği’nde asgari ücretle çalışmak bir sosyal destek almak için de bir araç. Bizim ülkemizde asgari ücretle çalışanların oranı OECD ortalamasının hemen hemen iki katı. Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay, OECD ülkelerinde yüzde 55-60’tır. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 65-75’tir. Gayrisafi Milli Hasıladan aldıkları pay OECD ortalaması yüzde 55-60, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 65-75, bizde Gayrisafi Milli Hasılamızdan ücretlilerin aldığı pay yüzde 24’tür. Gelir adaletsizliği noktasında OECD’nin yapmış olduğu bir çalışma var ve gelir adaletsizliği noktasında da Türkiye en alttan dördüncü sırada yer alıyor” diye konuştu.
“Vergiyi, en az ücret alanlar en fazla ödüyor”
Ülkemizde maliyenin yakaladığından vergi aldığını belirten Arslan, “Kaçacak halimiz yok. Vergiyi de en az ücret alanlar en fazla ödüyor. Almanya’da aile yükümlülüklerine bağlı olarak vergi sistemi gerçekleştiriyor. Örneğin işçi bekarsa belli bir oran kadar vergi dışıdır. Eşi varsa, çocuğu varsa, birkaç çocuk varsa her birine göre vergi alımı azalıyor. Bizde ne yapılıyor? Bekar işçi de, beş çocuk olan da aynı sisteme dahil. Vergi dilimleri yeniden değerlendirme oranı arttırılmıyor. Arttırılsa sorun olmayacak. Ama öyle bir sistem getiriyor ki Maliye Bakanlığımız, Gelir İdaresi yakaladığından vergi aldığı için zaten ellerindeyiz” dedi.
“Arabuluculuk sistemi ayrı bir sorun”
Arabuluculuk sisteminin zorunlu olmasının da ayrı bir sorun olduğunu ifade eden Arslan, “Arabuluculuk sistemi Türkiye’nin endüstri ilişkiler sistemine katkısı olmadığını düşünüyoruz. Zaten işçilerin hak ettiği rakam pazarlık konusu, onun da altına çekmeye çalışıyor. Yetki tespit davaları, iş kolu davaları, yorum davalarında özellikle bölge adliye mahkemelerinin kuruluş amacı neydi? Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak, mahkemelerin daha hızlı karar vermesini sağlamaktı. Maalesef bizim elimizdeki veriler bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor. O zaman buna bir çözüm bulmak zorundayız. Yorum davaları ve benzeri davalar kesinleşince her bölgede farklı kararlar ortaya çıkıyor. Bir mahkeme böyle karar veriyor, öbürü böyle karar veriyor. O zaman iki farklı, daha doğrusu bölge adliye mahkemelerinin kendilerini yargıtay gibi görmeleri veya böyle iddialar var, böyle görüşler var, bu doğru değil” şeklinde konuştu.
“Üç temel sorunumuzu çözeceğiz”
“Üç tane temel sorunumuzu çözeceğiz” diyen Arslan, “Bir, iş kazalarındaki ölüm oranlarını yüzde birin altına düşüreceğiz. Bizim örgütlü olduğumuz yerlerde iş kazalarındaki kaybettiğimiz evlatlarımızın oranı yüzde 1’in altında. İki, gelir adaletsizliğini önleyeceğiz. Çünkü sendikalaşma toplu sözleşme demek, toplu sözleşme daha fazla ücret demektir. Türkiye’nin bu gelir adaletsizliğini çözmek için önemli bir argüman. Bunu yapacağız. Üç, kayıt dışını ortadan kaldırıyoruz. Bizim örgütlendiğimiz yerlerde kayıt dışı yok” dedi.
“Emek de Ekmek Gibi Kutsaldır”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Çalışma hayatında adaletli bir paylaşım olması adına önemli adımlar attık, atmaya devam edeceğiz. İşçilerimizin, çalışanlarımızın, memurlarımızın, sendikalı olma hakkı, toplu sözleşme hakları başta olmak üzere haklarını her zaman koruma gayretinde olduk, olmaya da devam edeceğiz İşçiyle-işveren arasında çalışma barışının sağlanmasına yönelik adımlar attık ve atmaya da devam edeceğiz. Emeğin, alın terinin ne olduğunu, neye tekabül ettiğini bilen bir medeniyetin mensuplarıyız. Çünkü bizim için emek, helal lokma için gösterilen çabayı ifade eder. Dolayısıyla emek de ekmek gibi kutsaldır” şeklinde konuştu.
Sempozyum, toplu aile fotoğrafı ile son buldu.