Ana Sayfa » Medya » Kitaplarımız » SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ ‘SU’YA ERİŞİM HAKKININ GASPIDIR

SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ ‘SU’YA ERİŞİM HAKKININ GASPIDIR

Anadolu’da Vakit Gazetesi’nin 04.04.2009 tarihli sayısında yayınlanan röportajın metnini ve ilgili gazete küpürünü sunuyoruz.


  

 Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı ve Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mahmut ARSLAN:


  

SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ ‘SU’YA ERİŞİM HAKKININ GASPIDIR


  

İstanbul’da Farklılıkların Suda Buluşması gibi iddialı bir sloganla gerçekleştirilen 5. Dünya Su Forumu, protestolarla açılıp panellerle kapandı. Ama su üzerinden yürütülen tartışmalar hala bitmiyor. Forumu, Foruma Türkiye’den katılan tek işçi Sendikası olan Hizmet-İş’in Genel Başkanı ve Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aslan’la konuştuk.


  

Vakit: Su Forumu sendikal bir faaliyet olarak görülmüyor kamuoyunda, ama siz bunu sendikal faaliyetler içine soktunuz. Foruma neden, hangi gerekçelerle katıldınız?


  

Mahmut ARSLAN: 30 bini aşkın kişinin katıldığı, 200’e yakın tematik toplantının yapıldığı bu devasa organizasyona Türkiye’den katılan tek işçi sendikasıyız. Doğrusu, 5. Dünya Su Forumu’na katılmamız da kolay olmadı. Genelde bizim gibi muhalif duran, yani Su Forumu’nun ve Dünya Su Konseyi’nin genel politikalarına aykırı söylemleri olan, aykırı faaliyetleri olan örgütlerin bu organizasyonda yer almasını istemiyorlar. Bunu doğrudan söylemeseler bile bir çok engellemeler karşımıza çıkıyor. Çok sayıda tematik toplantıda tebliğ sunmak, o toplantılarda panelist olmak adına yaptığımız bir çok başvurularımızın hemen hemen hepsi engellendi. Sadece serbest kürsü bölümünde Sendikamızı temsilen değişik günlerde mesajlarımızı ve tebliğlerimizi sunduk. Dünya Su Konseyinin ve Su Forumunun formatına aykırı bir tutum içinde olan örgütlere ne yazık ki pek yer vermiyorlardı. Biz buna rağmen ciddi bir zorlama ile foruma geniş bir heyet ile katıldık. Bununla da kalmadık, bu forumu renklendirmek istedik, farklılıkları öne çıkartmak istedik.


Vakit: Dünya Su Forumu’nu neyi amaçlıyor? Foruma muhalif olmanızın sebebi nedir?


Mahmut ARSLAN: Öncelikle şu hususu belirtmeliyim ki; su, stratejik bir doğal kaynak, takdir ettiğiniz üzere insanın oluşumu suyla mümkün, bütün canlıların oluşumu suyla mümkün, öyleyse ne diyoruz? Su eşittir hayattır. Kentsel su tüketimi standardı günlük kişi başına 150 litreyi buluyor. Bu gelişmiş ülkelerde 266 litre gibi bir rakama varıyor. Afrika’ya bakıyoruz 67 litreye düşüyor, Türkiye’ye geldiğimizde 111 litreye düşmüş oluyoruz, yani gelişmişlerden yarı yarıya azız. Su zengini olmanın kriterlerine bakıyoruz; 8 bin-10 bin metreküp su. Bizdeki rakam 1642 metreküp. Demek ki su zengini bir ülke değiliz.



  1. Dünya Su Forumunda şunlar tartışıldı: Dünyadaki su kaynakları, havzalar, suyun kirliliği, sanitasyon, temiz su, barajlar vesaire, yani çevre, pek çok konu vardı. Bütün bunların hepsi bir yerde toplanıyor, su ve finans meselesi işin merkezini oluşturuyor. Dünya Su Forumunun yaygınlaştırmak istediği, dünya kamuoyuna da empoze ettiği şöyle bir görüş var: Su çok önemli evet, hayat çok önemli, susuz hiçbir şey olmaz, suya mutlaka ihtiyacımız var, temiz suya, temiz suyla birlikte sanitasyona, yani hijyene de ihtiyacımız var. O zaman bütün bunların yapılabilmesi için finansa ihtiyaç var, paraya ihtiyaç var. Kamu bu parayı bulamıyor. O zaman biz bu hizmetleri özelleştirmemiz lazım, finansmanı bulmak için, yatırımı yaptırmak için bu alanlar özelleştirilmeli ki yatırım yapılsın. Buradan da anlaşılacağı üzere Su Forumundan amaç,liberal bir su politikası oluşturulmasıdır.


Dünya Su Forumu ve Dünya Su Konseyinin kuruluşlarından itibaren yaptıkları faaliyetlerine baktığımız zaman, uluslararası bir kısım örgütleri de kullanarak Birleşmiş Milletleri, Dünya Bankasını, OECD’yi, UNICEF’i, FAO’yu, Avrupa Yatırım Bankalarını kullanarak onlar üzerinden su kaynaklarını ticarileştirme amacını gördüğümüz için, bunun da geleceğimizi tehdit ettiğinden hareketle biz bu hareketin muhalif bir örgütü olarak çalışmalarımızı ortaya koyduk.


Su forumuna itirazımızı içeriden seslendirdik


Vakit: Forumda ne tür etkinlikler yaptınız?


Mahmut ARSLAN: Hem Feshane hem de Sütlüce’deki fuar alanında iki tane büyük stand oluşturduk. Orada görüşlerimizi, itirazlarımızı, beklentilerimizi, Dünya Su Forumu’na yönelik eleştirilerimizi, dünyadaki gelişmeleri anlatma fırsatımız oldu. Yine konferansın ve forumun bir ilki olarak İngilizce, İspanyolca ve Türkçe broşürlerimizi hazırlayıp, dağıttık. Yine hepimizin yakından tanıdığı karikatürist Yalçın Turgut’un bize özgün olarak hazırlamış olduğu “Suya Dair” adlı karikatür kitabımız da forumda bir ilkti, çok ilgi çekti buradaki karikatürler. Buradaki karikatürlerimiz suyun ticarileştirmesine yönelik eleştirilerimizdi. Bu bizim için ciddi bir faaliyetti. Yine özellikle gençlere, öğrencilere ve dünyanın değişik bölgelerinden katılan katılımcılara “Geleceğimiz suyumuz kadardır, su özelleştirilemez” bandanasını dağıttık.


Hizmet-İş Sendikası olarak, Hak-İş olarak Dünya Su Forumuna muhalif duruşumuzu, itirazlarımızı orada yer alarak içerden seslendirme imkanı bulduk. Bunu da başardığımızı düşünüyorum. Son derece ilgi gördük, ikili toplantılar yaptık, çeşitli ülkelerden gelen insanlarla tartıştık, görüşlerimizi onlarla paylaştık, bir kısım basın yayın kuruluşlarıyla röportajlarımız oldu, çeşitli etkinliklerde Sendikamız adına itirazlarımızı özellikle OECD Genel Sekreteriyle benim bir panelde tartışmamız oldu. Arkadaşlarımız belli panellerde görüşlerimizi, itirazlarımızı seslendiler. 5. Dünya Su Forumu’na hem renk kattık, hem de farklı bir işlev, farklı bir misyon üstlenmiştik, bunu da başardığımızı düşünüyorum.


Vakit: Sizin dışınızda dünya çapında hangi sendikal örgüt veya konfederasyonlar katıldı?


Mahmut ARSLAN: Sendikamız Hizmet-İş Avrupa Kamu Çalışanları Federasyonu (EPSU) ve Uluslararası Kamu Çalışanları Federasyonu (PSI)’ın üyesidir. Onlar da bu forumun katılımcıları arasında yer aldılar. Fakat ağırlıklı olarak onları da biz temsil ettik Türkiye’de. PSI’ın adına bir arkadaşımız katılıp konuşma yaptı. Onlarla da oturup bir değerlendirme yaptık, bizim etkinliklerimizin bir bölümünü onlar da sahiplendiler ve bize katkı yaptılar.


Vakit: Su Forumu’nun Türkiye’de gerçekleştirimiş olması, “Türkiye’deki su özelleştirmeleri ivme kazanacak” şeklinde yorumlanabilir mi?


Mahmut ARSLAN: Tabii ki. Türkiye‘de su kaynaklarının ucuz oluşu yabancı yatırımcıların iştahını kabartıyor. Türkiye sanılanın aksine, su zengini bir ülke değil. Türkiye‘nin ortalama yıllık 500 milyar metreküp suyu var. Bunun yaklaşık 275 milyar metreküpü buharlaşıyor. 41 milyar metreküpü yeraltı sularına gidiyor. Kullanılabilir su kaynağı 110 milyar metreküp kadardır. Yani biz suyun 3‘te 1‘inden yararlanabiliyoruz. Kişi başına düşen su miktarımız çok düşük; yaklaşık, yılda 1500 metreküp. Bu oran önümüzdeki yıllarda kirlenme, iklim değişikliği ve nüfus artışının etkisiyle, daha da düşecek.


Dolayısıyla iki sorunla karşı karşıyayız: Bir, su sıkıntısı. İki, suyun özelleştirilmesi.


Su hizmetlerinin özelleştirilmesi yerel yönetimler aracılığıyla yapılıyor. Belediyeler su işletmeciliğini ihale ediyorlar. Kendilerini aşırı liberal dinamiğe kaptıranlar her şeyin özelleştirilebileceği havasında. Oysa su böyle değil. Su,  yokluğunda yerine başka hiçbir şeyin ikame edilemeyeceği bir doğal kaynaktır. Günümüzde, dünyanın pek çok yerinde su, mülkiyeti ve işletmeciliği ile birlikte kamu yönetiminin tekelindedir. Doğu olan da budur. Bir kamu malı ve kamu hizmeti olan ve merkezi ve yerel kamu otoriteleri (belediyeler) tarafından yürütülen su hizmetlerinin özel şirketler tarafından yürütülmesi sosyal politikalarla çelişiyor. Bunun bazı örneklerini Türkiye’de yaşadık.


Vakit: Bu örneklerden bahseder misiniz, nerelerde yaşandı, sonuçları ne oldu?


Mahmut ARSLAN: Hatırlayacaksınız, Yuvacık Barajı bir özelleştirme modeliydi, orda yaşananları gördük. Olmayan suyun parasını vatandaş ödemek zorunda kaldı. Bundan 12 yıl önce Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde bir özelleştirme yapıldı, o da başarısız oldu ve yabancı şirket çekildi. Çünkü yabancı şirket Antalya’da su fiyatını reel olarak 2,5 kat artırdı. Taahhüt ettiği yatırımları yapmadı. Su kesintileri turizm sezonunda esnafı perişan etti. Bu şirket olmayan kanalizasyona rağmen halktan atıksu bedeli aldı.


Belediyeler bünyesinde yapılan özelleştirmelerin hiçbirisi başarılı olamadı. Şimdi çok uluslu şirketler belediyelerin dışındaki su kaynaklarını da ele geçirmek istiyorlar. Marmara bölgesindeki yeraltı sularının, neredeyse tamamına yakınının çok uluslu şirketler tarafından ele geçirildiğini görüyoruz. Bazı belediyelerin suyu 30-40 yıllığına özel sektöre devrettiklerini duyuyor, şahit oluyoruz. Bu, tehlikeli bir gidişin işaretidir.


Suyun özelleştirilmesi ne tür sosyal sonuçları beraberinde getiriyor?


Suyun özelleştirilmesi, dünyanın pek çok yerinde toplum için bir felakete dönüşmüştür. Çünkü özelleştirilen yerlerde su çok pahalıya satılmaktadır ve kalitesi de düşmektedir. Tarım sularının özelleştirilmesi geçimini tarımla sağlayan milyonlarca insanın sektörde kalmasını zorlaştırmakta ve bu durum göç, yığınsal işsizlik, çarpık kentleşme gibi ağır ve yıkıcı etkilere neden olmaktadır.  Suyun ticarileştirilmesi en başta yoksulların temiz suya erişim hakkını tehdit etmiştir. Bundan birkaç yıl önce Bolivya’da su hizmetlerinin özelleştirilmesi sonucu yoksul halkın temiz suya erişmesinin zorlaşması sonucunda çıkan ayaklanmalar hala hafızalardadır. Bolivya’nın La Paz kentinde su hizmeti özelleştirildi. Su fiyatları 6 kat yükseldi. Halk evinde duş yapamaz hale geldi.Yine aynı şekilde Arjantin’de, Gana’da, Filipinler’de, Güney Afrika ve Nikaragua’da büyük toplumsal muhalefetler baş göstermiştir.


Çok uluslu şirketler ve bunların arkasına aldığı uluslar arası kurumların iddia ettiği gibi, su özelleştirmelerinin toplumsal fayda sağladığı bir özelleştirme modeli yok.


Suyun ticarileştirilmesi, başta belediyeler olmak üzere, halka su temininde çalışan ücretlilerin istihdamını ve çalışma güvencesini de tehdit etmektedir.


İşte bu tür olumsuzluklardan dolayıdır ki, dünyadaki ve ülkemizdeki su politikalarının iyi izlenmesi ve gündemde olan özelleştirmelere tavır alınması amacındayız.


Suyun ticarileştirilmesi çabalarına karşı ortak bir bilinç geliştirmeye çalışıyoruz


Vakit: Şu bir gerçek ki kamu su işletmeciliğini başarıyor. Siz de bunun daha kaliteli sunumunu istiyorsunuz.


Mahmut ARSLAN:  Kesinlikle. Devletin daha çok yatırım yapması gerekiyor. Su hayattır, Türkiye su kısıtı olan bir ülkedir, kaynaklarımız sınırlı, imkanlarımız da sınırlı, en iyi şekilde imkanlarımızı seferber etmeliyiz.


Su hizmetlerinin özelleştirilmesi ve bu alanda özel sektör egemenliğinin arttırılması, hizmet alan halkı, kendisine sağlanan hizmetin bedelini ödemesi gereken müşteri olarak gören bir anlayışı egemen kılacaktır. Oysa su herhangi bir mal değildir.


Su kaynaklarının kontrolü, su işletmeciliği ve altyapı yatırımlarındaki özelleştirme ile arıtma sistemlerindeki yeni teknolojilere dair patent hakları üzerinden sağlanıyor. Su ve benzeri doğal kaynakların, o doğa parçası üzerinde yaşayan halktan çalınması süreci belki de tarihin gördüğü en büyük haksızlık ve en ağır sömürü şekli olacaktır.


Kaliteli ve herkesin ulaşabileceği suyu, hiç değilse dünya standardında yaklaşık 200-250 litre günlük su tüketimine ulaşabileceğimiz bir yapıyı inşa etmemiz gerekiyor. Biz burada sendika olarak iş kolumuzdan dolayı bir tarafız, belediyelerde sendikal faaliyet yapıyoruz. Türkiye’nin üye sayısı olarak 6. büyük, Hak-İş’in en büyük sendikasıyız. Türkiye’nin önemli bir sivil toplum örgütüyüz, uluslararası ilişkileriyle, Türkiye’deki etkinlikleriyle, 126 bin üyesiyle önemli bir örgütüz. 900’e yakın belediyede su konusunda duyarlılık oluşturmaya çalışıyoruz. Kamuoyunu bilgilendirme, kamuoyunu yönlendirme, kamuoyunu bu konuda Dünya Su Forumunun, Dünya Su Konseyinin ve dünyadaki suyla ilgili diğer bütün faaliyetleri takip ediyoruz, burada üyelerimizi de bilinçlendirerek bu konudaki duyarlılığı arttırmaya çalışıyoruz.