Sendikamızın 13. Olağan Genel Kurulunun ilk günü “Birleşin” temasıyla “Örgütlenmede İyi Uygulama Örnekleri ve Taşeron Sistemine Karşı Çözümler” konulu panelle başladı.
13. Olağan Genel Kurul çalışmaları öncesinde “Örgütlenmede İyi Uygulama Örnekleri ve Taşeron Sistemine Karşı Çözümler” konulu panel programı açılış ve protokol konuşmaları ile başladı.
Toplantıya, Genel Başkanımız Mahmut Arslan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Ahmet Erdem, Genel Başkan Yardımcılarımız Celal Yıldız, Halil Özdemir ve Mehmet Keskin, HAK-İŞ Genel Sekreteri Dr. Osman Yıldız, Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, Şube, İl ve Bölge Başkanlarımız, Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın başkan ve yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve delegelerin yanı sıra Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Botswana, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Eritre, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gambiya, Gana, Irak, İran, Kamerun, Kenya, Kenya, Kosova, Kuveyt, Makedonya, Malavi, Moldova, Moritanya, Nijerya, Pakistan, Rusya, Rusya, Ruanda, Senegal, Sırbistan /Sancak, Somali, Sudan, Tanzanya, Togo, Tunus, Uganda, Ürdün, Zambiya ve Hırvatistan başta olmak üzere 42 ülkeden sendikacı konuk katıldı.
Genel Kurulun açılış konuşmasını yapan HAK-İŞ Genel Başkanı ve HİZMET-İŞ Sendikamız Genel Başkanı Mahmut Arslan, Genel Kurula gösterilen yoğun katılımdan dolayı teşekkür ederek, Sendikamızın 41 yıl boyunca gerçekleştirdiği sendikal ve sosyal çalışmalardan büyük bir onur ve gurur duyduğunu ifade etti.
“DÜNYA SENDİKAL HAREKETİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN CİDDİ BİR ÇALIŞMA GERÇEKLEŞTİRMEKTEYİZ”
Sendikamızın tarihçesi hakkında bilgi veren Arslan, “HİZMET-İŞ Sendikası 41 yıl önce, bugün aramızda bulunan Kurucu ve Onursal Başkanımız Hüseyin Tanrıverdi başkanlığında kurulan, HAK-İŞ üyesi olan bir sendikamızdır. 52 Şube Başkanı, 22 İl Başkanı, 2 Bölge Başkanı ile Türkiye’nin 81 ilinde örgütlü, 6 bin işyerinde toplu sözleşme yapmaya ehliyetli, önemli bir sivil toplum örgütü ve sendikamızdır. Tüm bunların yanında PSI’ın Türkiye’deki en etkin üyelerinden birisidir. EPSU’nun hem icra kurulu üyesi hem de saygın bir üyesi olarak görevimizi sürdürmekteyiz. Dünyanın değişik coğrafyalarında 52 ülkeden yaklaşık 60’ın üzerindeki sendika ile ikili işbirliği anlaşmalarıyla, uluslararası tecrübelerimizi başka kardeş ülkelerdeki kardeş işçilerle paylaşmak ve onlarla birlikte dünya sendikal hareketini güçlendirmek için uluslararası alanda ciddi bir çalışma gerçekleştirmekteyiz” dedi.
“BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR FİLİSTİN İÇİN BİRLİK KURDUK”
HAK-İŞ Genel Başkanlığı ve HİZMET-İŞ Genel Başkanlığı görevinin yanı sıra, Uluslararası Kudüs ve Filistin’e Destek Sendikalar Birliği Genel Başkanlığı görevini de yürüttüğünü belirten Arslan, “Bölgemizin en uzun süre devam eden krizlerinin başında olan Filistin krizine ve siyonist İsrail devletinin Filistin’in topraklarını işgaliyle başlayan, 70 yıldan fazla acılarını paylaşmak, Kudüs’ün özgür ve bağımsız Filistin devletinin ebedi başkenti olması konusundaki mücadelemizden yola çıkarak, 2016 yılında Uluslararası Kudüs ve Filistin’e Destek Sendikalar Birliği’ni kurduk. Birliğimizin genel merkezi İstanbul’dadır. Buradaki sorumluluğumuz Filistinli kardeşlerimize yapılan, kendi topraklarından zorla sürgün edilen Filistinli kardeşlerimizin topraklarına geri dönmesi ve o topraklarda bağımsız, özgür ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması mücadelesine destek vermektir” şeklinde konuştu.
“DÜNYA SENDİKAL HAREKETİNİN SORUMLULUĞUNU ÜZERİMİZE ALDIK”
Aralık ayında Kopenhag’ta gerçekleştirilen 4. ITUC Dünya Kongresinde HAK-İŞ Konfederasyonu’na ITUC Genel Başkanlığı görevi verildiğini belirten Arslan, “Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC’un 4. Kongresinde HAK-İŞ Genel Başkanı olarak, ITUC’un Başkan Yardımcılığı görevine seçilerek önemli bir sorumluluğu üzerimize almış durumdayız. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC’un Başkan yardımcılığı görevimiz, aynı zamanda dünya sendikal hareketinin de bu anlamdaki sorumluluğunu üzerimize aldığımızı göstermektedir. Dünyanın 160 ülkesinde 360 konfederasyonun üye olduğu, 207 milyon üyesi olan, dünyanın en büyük işçi örgütü ITUC’un böyle bir sorumluluk vermesinden dolayı başta ITUC’un Genel Sekreteri Sharon Burrow ve ITUC Kongresine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DEKİ SENDİKAL GELİŞİM DÜNYANIN DİKKATİNİ ÇEKİYOR”
Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel anlamdaki değişim ve gelişimin bütün dünyanın dikkatini çektiğini vurgulayan Arslan, “Türkiye’deki bu olumlu gelişmeler dünya sendikal hareketinin de dikkatini çekmekte ve Türkiye tecrübelerinden pek çok konuda yararlanma taleplerini bize iletmektedirler. O nedenle HAK-İŞ olarak uluslararası alanda da Türkiye’nin başarılarını, Türkiye’nin gerçekleştirdiği önemli reformları paylaşmak, varsa eksikliklerimizi ortaya koymak ve dünyaya bir rol model ülke olma konusundaki çabalarımızı sürdürmekteyiz” dedi.
“SENDİKALAŞMA ORANINDA ÖNEMLİ BİR ARTIŞ OLDU”
Türkiye’de sendikalaşma oranında son 7 yılda önemli bir artış olduğunu belirten Arslan, “2012 yılında ülkemizde çalışan işçilerin sadece yüzde 8’i sendikalara üye iken, 2019 yılında bu rakam yüzde 14’lere yaklaşmıştır. Bu 7 yıl içerisinde gerçekleştirdiğimiz büyük bir başarıdır. Bu başarı, Türkiye’nin, hükümetimizin ve emekçilerimizin başarısıdır. Bu başarıları, yeni başarılarla taçlandırma konusunda hükümetimizin olumlu bir irade ortaya koymasından dolayı memnuniyet duyuyoruz. Hükümetimizin sendikalaşma konusunda sendikaların üyelerinin arttırılması ve sendikalaşma oranının yükseltilmesi konusunda ortaya koyduğu kararlılık, bizim için çok önemli ve çok anlamlıdır. Bunun için Sayın Bakanımıza ve hükümetimize teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“ASGARİ ÜCRETİN TOPLU SÖZLEŞME YAPAR GİBİ BELİRLENMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ”
2019 yılı Ocak ayı itibariyle yeni asgari ücret belirlenirken enflasyonun üzerinde bir asgari ücret artırımı sağlanarak dar gelirlilere yönelik önemli bir adım atıldığını ve çalışanların hayatını kolaylaştırmaya yönelik bir asgari ücretin belirlendiğini vurgulayan Arslan, “Asgari ücret çalışanların yarısından fazlasını etkilemektedir. Biz Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısının değiştirilerek, geniş bir mutabakat ile bir toplu iş sözleşmesi yapar gibi asgari ücretin belirlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen asgari ücretteki rakamlar ve Türkiye’nin içinden geçtiği dar boğaza rağmen, özellikle sosyal politikalarla, teşviklerle, dar gelirliler ve yoksullara yönelik yeni yeni adımların atılmış olması, ülkemizin geleceği açısından, ülkemizin iç barışı ve gücü açısından son derece önemli ve anlamlıdır” dedi.
“IMF ANLAŞMALARI ÇALIŞANLARIN YOKSULLAŞMASINA YOL AÇMIŞTIR”
IMF’in Türkiye ve emekçiler açısından olumsuz getirilerine değinen Arslan şöyle devam etti: “Türkiye’de 17 defa IMF anlaşmaları yapıldı. Maalesef bu anlaşmaların 17’si de Türkiye’de siyasi krizleri, ekonomik krizleri, işçilerin ve memurların daha fazla yoksullaşmasını, adaletsizliklerin daha fazla artmasını, gelir dağılımının daha fazla bozulmasına neden olmuştur. Bir ülkeye IMF girmişse, o ülkede sosyal barış tehdit altındadır. Onlar sadece verdikleri kredileri nasıl geri alırız politikalarıyla ne yazık ki ülkeleri kaosa sürüklemektedirler. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin IMF konusundaki kararlılıklarını son derece önemli buluyorum. Her fırsatta HAK-İŞ olarak IMF ile herhangi bir şekilde anlaşmaya girmeye, anlaşma yolunun açılmasına karşıyız. Çünkü biz yıllarca sendikal hareketin içerisinde ‘IMF Türkiye’den defol’ diye uzun mücadeleler, uzun eylemler yaptık. Onun için bir kısım insanların Türkiye’nin yeniden IMF ile anlaşmaya teşvik etmelerinin ardında emek hareketinin, işçi hareketinin, toplumun geniş kitlelerinin yoksulluğa, geniş kitlelerinin dar ve sıkıntılı bir süreci itilmesi demektir. Bu konudaki kararlılığından dolayı hükümetimize ve Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyor ve bu istikamette devam etmelerini istiyoruz.”
“TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA ALINMASI TÜRK ÇALIŞMA HAYATININ EN BÜYÜK REFORMUDUR”
Taşeron işçilerin kadroya alınmasıyla Türk çalışma hayatının en büyük reformunun gerçekleştirildiğini ifade eden Arslan, “Bize göre, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çalışma hayatıyla ilgili en büyük reform 2017 yılının sonunda gerçekleşmiştir. Kamuda çalışan ve kamu hizmeti yapan taşeron şirketlerdeki yaklaşık 1 milyona yakın arkadaşımız kamunun işçisi olmuştur. Yerel yönetimlerde belediyelerin ve özel idare şirketlerinin çalışanı, bakanlıklarda ise kadrolu kamu işçisi oldular. Bu, çalışma hayatımızda gerçekleştirdiğimiz en büyük reformdur” dedi.
“POZİTİF BAKTIĞIMIZ İÇİN BAŞARIYORUZ”
HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ’in geleneksel olarak meselelere pozitif baktığını kaydeden Arslan, “Çünkü biz ülkemize inanıyoruz, ülkemizin çalışanlarına güveniyoruz. Ülkemizin potansiyeline güveniyoruz. Ülkemizin dinamik bir ülke olarak bölgesinde güçlü ve etkin bir ülke olarak geleceği şekillendireceğine inanıyoruz. O yüzden biz meselelere pozitif bakmaya çalışıyoruz. Pozitif baktığımız için de başarıyoruz. Pozitif baktığımız için yeni yeni başarıları ve yeni hedefleri elde ediyoruz. İşte bu yeni hedeflerimizden bir tanesi de bu panelinde içinde yer alan yeni bir örgütlenme hamlesidir. Bütün dünyadaki sendikal hareketin örgütlenme konusundaki özgün modellerine Türkiye olarak yaptığımız çalışmalarda katkı vermeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“SORUMLULUKLARIMIZLA HAREKET EDİYORUZ”
HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ’in sadece bu ülkenin değil, bölgemiz ve küremiz için önemli bir sivil toplum örgütleri olduğunu ifade eden Arslan, “Bu sorumluluklarımızla hareket ediyoruz. Demokrasimiz için, özgürlüklerimiz için aynı zamanda geleceğimiz için birleşin derken bu genel kurulumuzun da temasını ‘Birleşin’ teması üzerine kurduk. Yeryüzünün bütün mazlumlarına hakta, adalette, özgürlükte, demokraside birleşin diyoruz. Ülkemizin bütün işçilerine, emekçilerine HAK-İŞ’e bağlı sendikalarda birleşin diyoruz. Kadınlar, gençler, engelliler, işsizler ve toplumun bütün kesimlerinin adalette, özgürlükte, demokraside birleşin diyoruz. Konut kapıcılarını, evde çalışan ev işçilerini, toplum yararına çalışan İŞKUR işçilerini, bizimle birlikte bu mücadeleye işin başından beri devam eden bütün işçilerimizi sendikamız birleşmeye davet ediyoruz. Bu birleşmenin gerçekleştiği ve Türkiye’de bölgenin en büyük sendikalarından birisi olma hayalimizle birlikte bu genel kurulumuzun da başarılı olmasını diliyoruz.”
BAKAN SELÇUK: “SOSYAL DİYALOĞU DAHA DA GÜÇLENDİREREK ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Genel Kurulumuz kapsamında düzenlenen, sendikal örgütlenmenin dünyada ve ülkedeki mevcut durumunun, taşeron sistemine karşı çözüm önerilerinin ele alınacağı panelin verimli olacağına inandığını söyledi.
Türkiye’deki sivil toplumun köklerinin ahilik geleneğine dayandığını belirten Selçuk, sendikacılık kültürünün sivil dayanışmanın ve yardımlaşmanın en güzel örneği olduğunu ifade etti.
Selçuk, AK Parti hükumetleri döneminde ülkede önemli mesafeler kat edildiğini vurgulayarak, çalışma hayatı başta olmak üzere “yapılamaz” denilen birçok reformun hayata geçirildiğini söyledi.
İstihdam teşviklerinin devam ettiğine dikkati çeken Selçuk, “İlave istihdam teşviki kapsamında Şubat-Mart-Nisan aylarında işe alınacak sigortalılar için genişletiyoruz. Bu işçiler için işe alındıkları tarihten itibaren de 3 ay boyunca desteklerini biz karşılıyoruz” diye konuştu.
İlerleyen süreçte güç birliğini artırarak, sosyal diyaloğu daha da güçlendirerek çalışmaya, üretmeye devam edeceklerini belirten Selçuk, “13. Genel Kurulunuzun hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
DESTİCİ: “GENEL KURULUN ANA TEMASI ÇOK DEĞERLİ”
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, “HİZMET-İŞ Sendikası’nın 13. Genel kurulunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. 13. Olağan Genel Kurulun ana teması çok değerli bir tema. “Birleşin” temasıyla ifade edilen birlik sadece sendikal hareketlerin içinde sağlanması gereken bir şey değil, devletin bekası, ülkenin bütünlüğü, milletin istikbali ve istiklali için hatta onun ötesinde bütün Türk ve İslam coğrafyasındaki mazlumların, mazlumiyetinin ortadan kalkması için emeği hak edenin hakkının gecikmeden zamanında verilmesi için birliğinin sağlanması için çok önemli bir şeydir. Birlik olma çağrısı emeğin etrafında toplanan emekçiler için çok değerli ve çok anlamlı. Bugün ve yarın buradan yapılacak olan bu çağrının mutlaka bir karşılık bulacağına yürekten inanıyorum” dedi.
Destici, “HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ sadece işçi kardeşlerimizin hakkını aramakla kısıtlı ya da sınırlı sendikacılık yapmıyorlar. Onlar ülkemizin temel meselelerine de milletimizin temel meselelerine de kardeş coğrafyamızın meselelerine de el uzatıyorlar” şeklinde konuştu.
“Örgütlenmede İyi Uygulama Örnekleri ve Taşeron Sistemine Karşı Çözümler” panelinin çok önemli bir panel olduğunu belirten Destici, “Panelde ele alınan konular işçi kardeşlerimiz için en önemli konulardan olan örgütlenme ve taşeron konusudur. Türkiye’de taşeron konusu büyük oranda çözüldü. HAK-İŞ’in buna ne kadar öncülük ettiğinin şahidiyiz” dedi.
Asgari ücretteki artışın Türkiye’deki işçi kesiminin hemen hepsini memnun ettiğini vurgulayan Destici, “Asgari ücret konusunda ufak bir ayrıntı eksik kaldı. Taşeron işçi olup kadroya geçen kardeşlerimiz o dönemde yüzde 4+4 artış olarak anlaşma imzaladılar. Buradaki eksikliğin giderilmesini ve bu kardeşlerimizin de en az Türkiye’de yüzde 20 olarak açıklanan enflasyon rakamlarının üzerinde bir rakamı hak ettiklerine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“ÖRGÜTLENMEDE İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ VE TAŞERON SİSTEMİNE KARŞI ÇÖZÜMLER” PANELİ
Açılış konuşmalarının ardından, HAK-İŞ Genel Sekreteri Dr. Osman Yıldız Yıldız’ın moderatörlüğünü yaptığı “Örgütlenmede İyi Uygulama Örnekleri ve Taşeron Sistemine Karşı Çözümler” konulu panel gerçekleştirildi.
Panelde, Genel Başkanvekilimiz, ITUC Afrika Temsilcisi Joseph Toe, ILO Temsilcisi Tuba Burcu Şenel, YÖK Denetleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Aydınlı, Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cavit Demiral panelist olarak yer aldı.
Panelde konuşan HAK-İŞ Genel Sekreteri Yıldız, “HİZMET-İŞ Sendikası örgütlenme konusunda önemli bir başarı yakalamıştır” dedi.
Yıldız, panelde ele alınan örgütlenmede iyi uygulama örnekleri konusunda değerlendirmelerde bulunarak, örgütlenme konusunun dünya çalışma hayatındaki önemini anlattı.
Yıldız ayrıca, taşeron sistemine karşı çözümler konusunda Türkiye’deki ve dünyadaki örnekler konusunda bilgilendirmelerde bulundu.
Genel Başkan Vekilimiz, “HİZMET-İŞ Sendikamız bir anda 50 bin üyeden 320 bin üyeye çıkmadı. Ülkemizin 90 yıllardan itibaren içinde bulunduğu ekonomik koşuları göz önünde bulundurursanız, Türkiye’de aslında çok büyük özelleştirme hamleleri oldu. Bunda IMF’nin, Dünya Bankası’nın ve hakim güçlerin katkısı oldu. IMF özelleştirmeyi genişletip, kamuyu küçülteceksin dayatması yaptı. 80’den bugüne Türkiye’de kadrolu işçi sayısı 1 milyon kadrolu işçiden 180 bine kadar düştü. Türkiye’de kamu kurumlarında boşalan yeri taşeronların işçileri doldurdu. 1 milyon kadroludan 1 milyon taşerona dönüştü” dedi.
Konfederasyonumuz ve Sendikamızın 2000’li yılların içinde taşeron işçileri örgütlemek değişik illerde pilot uygulamalar yaptığını kaydeden Genel Başkan Vekilimiz, “HİZMET-İŞ olarak kamuda örgütlenme çalışması yaptık. Aydın’da 1800 arkadaşımız çok hızlı bir şekilde örgütlenerek sendikamıza üye oldu. Ancak bu arkadaşlarımızın sendikalı olmasının önünde yasal engeller vardı. 2013 yılına geldiğimizde taşeronda çalışan milyonlarca işçi vardı. Bu işçiler haklarını iyileştirebilmek için kendi içlerinde örgütlenmeye çalıştı. Ancak başarıya ulaşamadı. 2013 yılında biz bu çalışmaların tam ortasında “Taşeron Gerçeği” adı altında çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmanın neticesinde bazı sonuçlara ulaştık. Araştırmaya 5250 arkadaşımız katıldı, çalışmaya katılan işçi arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu 30-38 yaş arasındaydı. Yapılan anket çalışmasında işçi arkadaşlarımız, taşeron işçiliğini ucuz iş gücü olarak tanımladı. İşçilerin büyük bölümü hiçbir sendikaya üye olmadığını ve üye olmak istemediğini belirtirken, büyük çoğunluğu da işten çıkartılma korkusuyla hiçbir sendikaya üye olmamıştı” diye konuştu.
Yine bu anketten çıkan sonuca göre, işçilerin büyük çoğunluğunun kıdem tazminatından mahrum olduğunun ortaya çıktığını belirten Genel Başkan Vekilimiz, “İşçi arkadaşlarımız çalışanların temel haklarına sahip olmadığını ifade etti. Tam böyle bir ortamda elinden tutulması ve örgütlenmesi gereken bir topluluk gördük. Bu topluluğa öncülük edecekse HAK-İŞ öncülük edecek dedik ve yola çıktık. 2014 yılı 14 Ocak’ta HİZMET-İŞ Sendikamızın kuruluş yıldönümünde Ankara’da, “Sendika Seni Korur”, “Hakkın Bize Emanet” temasıyla 81 ilden gelen yaklaşık 7 bin arkadaşımızla bir araya geldik ve örgütlenmenin ateşini yaktık. Buraya katılan arkadaşlar hiçbir sendikaya üye değildi. Bu çalışanların tamamı kamunun işini yapan arkadaşlardı” dedi.
Genel Başkan Vekilimiz, “2014 yılı haziran ayında yaklaşık 80 bin civarında arkadaşımız 5 ay içinde sendikalarımıza üye oldu. Dönemin çalışma bakanı Faruk Çelik öncülüğünde yapılan çalışmalar neticesinde TBMM’ye 6557 sayılı kanun teklifi geldi. 2-2,5 aylık çalışmadan sonra 6557 sayılı kanun yasalaştı. O güne kadar, taşeron işçisi arkadaşlarımızın pek çok konuda sorunları çözüldü. Kıdem tazminatları sorunları çözüldü, izin hakları sorunları çözüldü, ücretleri kamu kurumları garantisi altına alındı. Ardından, taşeronda çalışan arkadaşlarımız bu düzenlemeyle çok büyük bir hızla sendikalara üye olmaya başladı” diye konuştu.
Sendikamızın 2014 yılında Ankara’da 7 bin taşeron emekçisiyle yaptığı toplantının neticesinde, taşeron işçilerin sendikamızın şemsiyesi altında toplanmaya başladığını kaydeden Genel Başkan Vekilimiz, şunları söyledi: “Bu çalışmalar halen devam ediyor. Hiçbir mücadele bir an içinde başarılabilecek durumda değildir. İnsanların bu konuda istekli olması gerekir. İstekli olan insanlara da öncülük eden liderlerin olması gerekir. Genel Başkanımızın liderliğiyle biz taşeronda belirli mesafeler kat ettik. 2015 yılında kırılma noktası yaşadık. O dönemin belediye başkanları, belediyelerin alt işlerinde çalışan işçilerin belediyelerde kadroya geçirilmesine karşı çıktılar. Biz o günlerden bu günlere geldik. Bugünkü ortama gelirken bütün süreci adım adım dokuyarak geldik. Arkadaşlarımızın ve işçilerin büyük emeği var. Bu mücadeleyle 2017 yılına geldik. 2017 Aralık ayına gelene kadar bütün 1 Mayıslar’da 10 binlerce işçi kadro diye haykırdı. Cumhurbaşkanımız da bu kadro taleplerine kayıtsız kalmadı ve bu arkadaşlarımız 2018 yılında kadrolarına kavuştu.”
Prof. Dr. İbrahim Aydınlı, taşeron sorununun bitmeyen bir sorun olarak kendini gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti: “Ak Parti hükümetlerinde sorunun çözülmesi anlamında gayretler sarf etti. 2014 yılında taşeron işçilerin haklarının koruması adına iş kanunu değişim hakkı getirildi değişiklikler yapıldı, ancak örgütlenme olmadığı için sorun çözülemedi. İşçinin ferdi hakları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin kanunda bunun talep edilebilmesi muhatabının bunu anlamasına ve talep edenin gücüne bağlı, burada hakların talep edilmesinde sendikaların üstlendiği rol ve elde edilen sonuç çok kıymetli” diye konuştu.
Taşeronların kadroya geçmesiyle, kadroya geçen işçiler neredeyse memurlar kadar haklara sahip oldu diyen Aydınlı, “Örgütlenme özgürlüğü ve güçlü sendikacılığın kurgulanması işçinin özgür iradesine bırakılmalı. Bir işçi kendi iradesiyle hangi sendikaya üye olmak istiyorsa o sendikanın durumu hukuken korunması lazım. Sendikanın değil işçinin hakkını en makul yerde en güçlü yerde olanla kurmalı ve bu amaca göre kanunu yorumlamalı ya da kanunda gerekirse değişiklik yapılması gerekir diye düşünüyorum” dedi.
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Temsilcisi Tuba Burcu Şenel, HİZMET-İŞ Sendikamızın son dönemlerde Türkiye’ de ve küreselde örnek gösterilecek sendikal temsilcilik uygulamaları olduğunu belirtti.
Dünyada ve Türkiye’de sendikalı olma oranlarında düşüş olduğunu ve bunun nedenini araştırmak için anket yapma kararı aldıklarını kaydeden Şenel, şunları söyledi: “Türkiye’de sendikal çalışmalar alanında 2000 kişilik bir anket yaptık. Ankete katılanlara genel olarak sendikalar ve örgütlenme hakkındaki düşüncelerini sorduk. Sendikaların başarısını sorduğumuzda, sendikal başarının düşük olduğu görüşü çıktı. Katılımcıların, sendikalardan daha çok beklenti içinde olduğu ortaya çıktı. Üye olduğunuz sendika çalıştığınız yerde etkin midir sorusuna etkin cevabı aldık. Neden sendikalı oldunuz sorusuna iş yerinde sendikalı olanların sayesinde sendikalı oldum. Kendini sendikanın parçası olarak görüyor musun diye sorduğumuzda ise sendikalı çalışanlar kendisini sendikanın parçası olarak gördükleri sonucu çıktı. Ankette sendikalı olmayanların ise sendikaya inanmadığı için sendikalı olmadığını anladık.”
Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Görevlisi Cavit Demiral, İş hukukunun daha geniş alana yayıldığını belirtti. Demiral, “2010’lu yıllara geldiğimiz zaman teknolojik gelişmeler, artan refah konusunda ilerlemeler oldu ama artan refahın topluma nasıl yayılacak konusunda sorunlar ortaya çıktı. Üretim artsın, verimlilik, performans artsın ancak çok çalışma, aile yapısıyla ilgili sorunlar ortaya çıkarttı. İş hukuku sadece iş hukuku, işçinin hukuku değil, iş hukuku bozulduğu zaman hem sosyal hayatı hem iş hayatını ilgilendiriyor” dedi.
Demiral, “Taşeronun iş hukukun fıtratına aykırılık teşkil etmektedir. 90’lardan sonra esnekleşmeler meydana geldi, bu durum başka sorunlara yol açtı. İş, üretim ve kazancın artması evlenme oranlarını düşürdü, hatta boşanmaları arttı. Çalışma hayatıyla sosyal hayatın birlikte hareket edebilmesi gerekir uyumlu olması gereklidir” diye konuştu.
Taşeron sisteminin uygulanabilir olduğunu ifade eden Demiral, “Taşeron zorunlu durumlarda yapılmalı. İşverenler asli işçi yerine ödünç işçi uygulamasını kullanma eğilimine yönelmemeli. Asli istihdam yerine ödünç işçilerle işi yürütmek doğru bir uygulama değildir. Bu Almanya’da yapıldı ancak yine işverenler taşeron uygulamalarını asli isçiler yerine kullanıldı. İş hukukunun fıtratına uygun olmayan uygulamalardan geri dönüldü. Bu uygulamalar çalışma hayatını temelden bozarak beklenmeyen yan etkiler doğurdu. Biz farklı zamanlarda taşeron işçiliğin sürekli istihdam unsuru olarak kullanılmasının, insan onuruna aykırı olduğunu ifade ettik ve siyasi iktidarda bu konuda ikna oldu” dedi.
ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) Afrika sorumlusu Joseph Toe, örgütlenmenin çalışanların gücüne güç kattığını söyledi.
Toe, “Sendika çalışmaları çoklu, bağımsız ve demokratik çalışmalardır. Sendikalı olma konusunda halen çok çaba sarf edilmesi gerekiyor. Bugün de geçmişte olduğu gibi etkin olduğunu göstermemiz gerekiyor. Afrika’da çalışanların yüzde 40’ı kayıt dışı sektördeki çaresizliğin içinde ve hiçbir hakka da sahip değildirler. Herkes kendine çalıştığı için ve sendikalı olmadığı için haklarını alamıyorlar. Ayrıca Afrika’da gezgin çalışanlar olduğu için belirli düzenli bir işveren yok, bu sebeple sendikal büyümeden bahsetmek güçleşiyor. Çalışanların sendikaya üye olma hevesi azalıyor çünkü sendikaların toplum içindeki etkinliği azaldığı için üyelikler azalıyor. Afrika’nın aktif nüfusu 600 milyon ancak sendikalı insan ayısı 20 milyon bu durum bizi düşünmeye itti. Çalışanların yeniden sendikalaşması için çalışma yapılmalı. Çalışanların gücünü artırmak için ulusal kampanyalar yürüttük. Yürütmeye devam edeceğiz. Özellikle kadınları örgütlememiz gerekiyor çünkü kadınlar örgütlenmede daha etkin. Sanıldığının aksine Afrika’da kölelik halen devam ediyor. Bizim bu konuda da çalışma yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
Panelistlerin sunumlarının ardından, genel kurulumuza katılan yabancı konuk sendikaların temsilcileri konuştular.