Vaatlerden öteye gidemeyen siyasi anlayış sorunu, emek hayatımızın en temel sorunlarından biri haline geldi. Söz konusu yönetim anlayışları nedeniyle ülkemizin katma değerini sağlayan emekçiler zor durumda.
Türkiye’nin taşıyıcı gücü emekçiler, ülkemizin iktisadi dalgalanmalarından en olumsuz etkilenen kesim. Küresel salgın dönemi, komşu ülkelerimizde yaşanan siyasal istikrarsızlıklar, yaşadığımız doğal felaketler, merkezi ve yerel seçim gündemleri derken emekçilerin hakları hep ikinci planda tutuluyor.
Özellikle seçim dönemlerinde çalışanların haklarını önceleyen vaatler günümüz siyasi anlayışlarının sıklıkla kullandığı bir propaganda yöntemi. Görüş ayırt etmeksizin tüm siyasi partiler emekçilerin hayatlarına dokunma vaatleri veriyor. Söylemde çalışan kesimin takdirini kazanan vaatler ne yazık ki icraate geçirilmiyor.
Vaatlerden öteye gidemeyen siyasi anlayış sorunu, emek hayatımızın en temel sorunlarından biri haline geldi. Söz konusu yönetim anlayışları nedeniyle ülkemizin katma değerini sağlayan emekçiler zor durumda. Türkiye ekonomisi son on yılda üç buçuk kat büyüme yakalarken, çalışanlar eyleme dökülmeyen vaatler nedeniyle büyümeden payını alamadı. Gündem dışında bırakılmak istenen işçi sorunları, gün geçtikçe kökleşiyor.
Türkiye’nin zor günlerinde her zaman sorumluluk alan emekçiler artık sorunlarının çözümü noktasında somut adımlar bekliyor. Her konuşmamızda vurgu yaptığımız belediyelerdeki iş güvencesi sorunu, son yerel seçimlerin ardından ayyuka çıktı. 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından 81 ilimizin 28’i partiler arasında el değiştirdi. Yeni seçilen belediye başkanlarının ilk odağı maalesef işçilerin işleri, sendikaları ve aldığı ücretler oldu. Ne acıdır ki yeni seçilen belediye başkanlarının en önemli seçim vaatlerinden biri emekçilere iş güvencesiydi.
Çalışma hayatımızın da en önemli sorunlarından olan kati bir iş güvencesinin olmaması, yeni seçilen bazı belediye başkanlarının ‘tasarruf’ adı altında işçi kıyımlarını meşru kılmasına neden oluyor. Bu sorunun çözümü için radikal adımların atılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak lazım. Artık işçilerin iş güvencesi belediye başkanlarının inisiyatifinden arındırılmalıdır.
Belediye şirket işçileri için artık kangrene dönüşen ancak çözüme kavuşturulması için hiçbir çalışmanın yapılmadığı iki konuyu bir kez daha vurgulamak lazım. Birincisi belediye şirket işçilerine verilmeyen 52 günlük tediye, ikincisi; belediyelerin ‘Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’ne dahil edilmesi. Belediye şirket işçilerine 52 günlük ilave tediyenin ödenmesi için yapılması gereken yasal düzenleme halen yapılmamıştır. Bazı iş yerlerimizde imzaladığımız toplu iş sözleşmeleriyle üyelerimizin 52 günden fazla ilave tediye almasını sağlasak da, bunun yasal zemine oturtulması gerekiyor. Aynı işyerinde aynı işi yapanlar arasında ayrım yapılması, Anayasa’mızın eşitlik ilkesine tamamen aykırıdır. Bu durumu düzeltmek için mücadele etmeye ve konuyu gündemde tutmaya devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’ imza töreninde yaptığı konuşmasında sözleşmenin kapsamını ‘il özel idareleri, belediyelerle bağlı kuruluş ve işletmelerinde alın teri döken işçiler’ şeklinde belirtmesine rağmen halen bu konuda da hiçbir yasal düzenleme yapılmamasını anlamlandırmak mümkün değil. Biz belediyelerde ‘Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’nü en alt sınır kabul ederek, toplu sözleşme müzakerelerini yürütmek istiyoruz.
Bir sonraki buluşmamızda üyelerimizin tüm sorunlarının çözüldüğü müjdeleyen bir yazıyla karşınızda olmak dileğiyle esen kalın…