Ana Sayfa » Makaleler » Mahmut ARSLAN » MÜCADELEMİZ EMEK VE ADALET İÇİN

MÜCADELEMİZ EMEK VE ADALET İÇİN

Haklı mücadelemizde düne, güne, yarına dair… 

Sendikamız HİZMET-İŞ’in, 11-22 Haziran 2019 tarihleri arasında 12 gün boyunca Bolu’dan Ankara’ya gerçekleştirdiği EMEK VE ADALET YÜRÜYÜŞÜ, hiç kuşkusuz, Sendikal hareketin son dönem önemli kilometre taşlarından birisi oldu.

Kararlılıkla, herhangi bir olumsuz söyleme ve şiddete başvurmaksızın emek için adalet çağrısını öngören yürüyüşümüz, alın terinden başka hiçbir gücü olmayan emekçilerin güçlü sesine dönüştü. Toplu eylem hakkını kullanan, arkasına örgütlü gücü alan emekçiler bu yürüyüşle birlikte kişisel ve kitlesel özgürlüklerini kazandılar; korkunun üzerine yürüdüler.

Üyelerimiz, haksız ve hukuksuz olarak işten atmalara, sendikal baskılara karşı yürüdüler. Emeğe saygısızlığa, sendikal kayırmacılığa, politik ahlaksızlığa ve istihdamda partizanlığa karşı yürüdüler.

Emek ve Adalet Yürüyüşü, özünde bir “insan” yürüyüşüydü. Emeğimize, işimize, aşımıza, geleceğimize, onurumuza sahip çıkmanın yürüyüşüydü. Salt alın terine değil; çocuklarımıza, gençlerimize, kadınlarımıza, engellilerimize ve yaşlılarımıza sahip çıkmanın yürüyüşüydü.

HİZMET-İŞ, 31 Mart seçimleri sonrası yönetimi CHP ve HDP’ye geçen bazı belediyelerde işten çıkarılan, tehdit edilen, sürgüne gönderilen tüm emekçiler için bir ifade ve irade ortaya koydu. 6 bin emekçinin 12 günde katettiği 200 kilometre, 262 bin 467 adımın her biri sendikal baskılara karşı bir tepki, işten atılmalara ve sürgünlere karşı mücadelenin adımları oldu.

Yürüyüşün sebebi; HAK-İŞ/HİZMET-İŞ üyesi emekçilerin, 31 Mart mahalli idareler seçimlerinde yönetimin CHP ve HDP’ye geçtiği bazı belediyelerde ciddi saldırılara maruz kalmasıydı. Yeni seçilen CHP ve HDP’li belediye başkanları tarafından HAK-İŞ’e ve bilhassa HİZMET-İŞ’e karşı doğrudan cephe alındı.

Yönetimi CHP’ye geçen Bolu, Antalya Büyükşehir, Kocaeli/İzmit, Çanakkale/Bayramiç, İzmir/Menderes, Zonguldak/Ereğli, Samsun/Atakum, Denizli/Serinhisar, Giresun/Tirebolu, Aydın/Germencik belediyeleri ile yönetimi HDP’ye geçen Kars, Mardin/Derik, Şırnak/Cizre, Silopi, Diyarbakır/Lice, Yenişehir, Sur, Kocaköy, Kayapınar, Batman/İkiköprü, Muş/Varto ve Van/İpekyolu belediyelerinde çalışan 780 üyemiz tamamen siyasi gerekçelerle ve acımasızca işten atıldı, 50 üyemiz sürgün edildi. 109 işyeri ve işletmeden 20 bini aşkın  üyemiz sendikamızdan istifa ettirilerek, hak ve hukuklarının korunamayacağı sendikaların insafına terkedildi.

Ve bu gayri ahlaki durum, şiddetini arttırarak acımasızca devam ettirilmektedir.

Uzun yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz, hak ve hukukuna HİZMET-İŞ ile kavuşan ve hatta ilk sendikalılık deneyimini ve bunun kazanımlarının verdiği huzuru HİZMET-İŞ ile yaşayan emekçilerin iş akitleri haksız ve hukuksuz şekilde feshedilmektedir. Söz konusu partilere mensup belediye başkanları toplu iş sözleşmesi süreçlerini işletmemekte, üyelerimizi kendi işaret ettikleri, emek ve emekçiden ziyade ideolojiyi öncelik gören sendikalara üye olmaya zorlamaktadır.

Bu adaletsizlik karşısında susacak mıydık? Elbette hayır!

HİZMET-İŞ, kurulduğu 1979’dan bu yana haksızlık karşısında hiçbir zaman susmamıştır, susmayacaktır. Türk sendikal hareketin belleğinde büyük dayanışma örnekleri olarak yer alan ve kazanımla sonuçlandırdığımız Ankara Grevi (1998), Konya Grevi (1995), Bursa Grevi (1992) ve Çankırı Grevi (1991) bunun açık örnekleridir.

HİZMET-İŞ, temsil ettiği 320 bini aşkın emekçinin yüklediği emaneti büyük bir ahlaki tutum içerisinde basiret ve cesaretle korumaktadır. Haklarını bize emanet edenlerin vebalini taşıyoruz. Bu onurlu temsil ve vebalden dolayıdır ki; zulüm kimden gelirse gelsin, zalim kim olursa olsun, HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ olarak zulmün ve zalimin karşısında, mazlumun yanında olmak durumundayız. Onun için bütün haksızlıklara karşı direniyor, yeni bir yol açıyoruz.

Bu kurumsal duyarlılıktan hareketle, Emek ve Adalet Yürüyüşü’müz 4 temel ilke ve amaç üzerine oturtulmuştur. 

Birincisi, kendilerinden önceki dönemde işe alındığı için haksız yere işten çıkartılan emekçilerin işe iadelerini sağlamak.

İkincisi, yeni işten çıkarmaları önlemek. Yandaşlara iş bulmanın yolu, mevcut çalışanları işten çıkarmak olmamalıdır.

Üçüncüsü, belediyelerin, emekçilere yönelik mobbing, tehdit ve sürgün gibi demokratik olmayan tutumlarını önlemek ve sendikal baskıları durdurmak.

Dördüncüsü, demokratik bir eylemin nasıl yapıldığını göstermektir.

Bu bağlamda, HİZMET-İŞ olarak CHP yönetiminden 3 talebimiz var:

Birinci talebimiz, işten çıkarılan işçilerin işlerine iade edilmesi, sürgün edilen işçilerin eski işyerlerine döndürülmesidir.

İkinci talebimiz, HİZMET-İŞ Sendikamızın 31 Mart 2019 tarihinden itibaren yetkili ve toplu iş sözleşmesi masasında olduğu işyerlerinde, üyelerimize yapılan baskıların sonlandırılması ve emekçilerin sendika tercihlerine müdahil olunmayacağı hususunda bir tebliğ yayınlanmasıdır.

Üçüncü talebimiz, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam eden işyerlerinde görüşmelere katılmayan belediye yönetimlerinin uyarılması, toplu iş sözleşmelerinin müzakere yoluyla bitirilmesi için bir iradenin ortaya konulmasıdır.

Bu makul ve haklı taleplerimizin karşılık bulmaması, CHP’li ve HDP’li belediyelerin emeğe yaklaşımının ne kadar samimi olup olmadığını en açık bir şekilde ortaya koymuştur.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Hiçbir işçinin işine son vermeyeceğiz. Ben bütün işçilere namus sözü ve garanti veriyorum. Eğer kazandığımız bir belediyede belediye başkanı haksız yere bir işçinin işine son verirse gelecek, beni bulacak. Ben onun önüne düşeceğim ve onun işini tekrar eski konumuna getireceğim” sözleri ile, bazı belediye başkanlarınca noterde imzalanan, “belediye bünyesinde çalışan işçilerin işten çıkartılmayacağı ve keyfi olarak yer değiştirme yapılmayacağı”na dair taahhütlerin karşılık bulmasını istiyoruz.

Diğer taraftan Emek ve Adalet Yürüyüşü, oluşturduğu turnusol kâğıdı etkisiyle, emek hareketi içerisindeki sözde temsiliyeti de deşifre etmiştir.

Emek ve Adalet Yürüyüşü, hangi işkolunda çalışıyor olursa olsun bütün emekçilerden, halktan, sivil toplum örgütlerinden ve uluslararası sendikal hareketten destek görmüştür.

Ancak, bir kısım işçi ve memur sendikaları konfederasyonlarının Bolu’dan Ankara’ya yürüyen binlerce emekçinin dağlarda yankılanan adımlarının seslerini, adalet çağrılarını, işten atılan emekçilerin feryatlarını duymazdan gelmiştir. Emeği siyasallaştırarak örgütlenmeye çalışan sendikal anlayışın, toplumsal sorumluluk alan tüm emek hareketinin şiddetle karşı olması gereken durum olması gerektiğini düşünüyoruz. Emek hareketi de, politik dünya da, emek için adalet ve ahlak ile buluşmak zorundadır.

Bu açıdan Emek ve Adalet Yürüyüşü samimiyet, irade, duruş ve kararlılığın göstergesi olmuştur.

12 günlük yürüyüşte sıcak havaya, yağmur ve dolu yağışına rağmen adımlarını kararlılıkla atmaktan vazgeçmeyen emekçi kardeşlerimize ve yürüyüşümüze destek veren tüm emekçi dostlarına teşekkür ediyorum.

Bu yürüyüşle Türkiye’nin hafızasına unutulmaz bir işçi yürüyüşü kaydedilmiştir. Emek tarihi, bu kutlu yürüyüşü onurla yazacaktır.

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ olarak yarına taşınacak örnek bir mücadelenin yapı taşlarını döşediğimize inanıyorum. Bu yürüyüş, dünün, günün, yarının yürüyüşüdür.

Haklı taleplerimiz karşılanmadığı takdirde, yasal eylemlerimizin devam edeceğinin altını çizmek istiyorum.