Sendikal hareket, kaynaklar ve imkânların yol verdiği bir hareket midir? Ya da şöyle sorup cevaplayayım: Kaynaklar ve imkanlar sendikal harekette ne kadar etkilidir? Bu sorunun/soruların cevabı: Eğer kaynaklar ve imkanlar ehil ve yetkin ellerin kullanımında ise, sendikal hareketin maddi temelleri sağlam ve etkin durumdadır. Aksi halde; kaynaklar ve imkanların ehil ellerde olmadığı, kul hakkı bilincinin hakim olmadığı, emek ve alınteri kavramlarının sadece sözden ibaret olduğu bir sendikal yapıyla karşı karşıya kalırız. Oysa ki; emek ve alınteri bizatihi insan olmanın, insan kalmanın temel eylemleridir. Emek ve alınteri insanın ve hayatın cevheridir. Bu da ancak erdemli insanlarla erdemli sendikal yapılarda kendini ortaya çıkarır.
Sendikaların kurumsal tarihlerine baktığımızda; öncelikli gönüllü, özverili, emek mücadelesine inanmış kadroların şartlar ve imkanlar ne olursa olsun, ne kadar kısıtlı ve yetersiz olursa olsun ilerleyişini görürüz. Burada önemli olan; inanmışlık ve samimiyettir. Tarihte birçok zoru başaranlar, engelleri aşanlar hep inanan ve inandığı yolda samimi olanlar olmuştur.
Her toplumsal hareket başlarken samimi başlar. Tıpkı bir ırmağın kaynağından saf, arı ve berrak doğduğu gibi. Daha sonra yatağında ilerlerken, onu bulandıracak kolları içine alıncaya kadar berrak akışı devam eder. Eğer yatağı bozulmamışsa bulanmadan denize doğru akışı devam eder. Toplumsal hareketler de özellikle sendikal hareket te kaynağından doğan ırmak gibi, yatağını temiz tuttuğu oranda bünyesini güçlü kılar ve sahip olduğu imkanları kirletmeden yoluna devam eder.
Sendikal hareket, emanete ehil olmayı gerektiren bir mücadele biçimidir. Bu mücadelede ehliyetinizi sonuna kadar kaybetmemek zorundasınız. Nasıl ki; ehliyetsiz trafiğe çıkamıyorsanız, çıksanız bile tedirgin oluyorsanız; size haklarını emanet edenleri de ehliyetinizle temsil etmek ve doğru yoldan saptırmamak zorundasınız. Aksi halde yüklendiğiniz görevi suiistimal etmiş, haklarını temsil ettiğinizi iddia ettiklerinizin vebalini almış olursunuz.
Bu hassas ölçüleriyle sendikal hareket onurlu bir uğraştır. Çünkü emaneti taşıma ehliyeti herkese ve her kuruma nasip olmayacak bir durumdur.
Türkiye’nin en büyük işçi sendikası olarak, büyüklüğümüzün bize yüklediği görevlerin ve sorumluluğun farkındayız. Özellikle de kaynak ve imkânlarımızı doğru hedeflere ve doğru işlere yönlendirmek en önemli görevimizdir. Bu bilinçle, bize tevdi edilen emaneti aslına uygun olarak taşımaya ve temsil etmeye gayret ediyoruz.
Sendikal kadrolar, mücadelenin her aşamasında doğal olarak özeleştiri ve samimiyet testini yapmak ve başarıyla geçmek zorundadırlar. Kendi şahsi sahip olduklarımızdan daha duyarlı bir biçimde emanete sahip çıkmak ve taşımak zorundayız. Bu bilinçle hareket edildiği takdirde, güvene dayalı, tabanıyla yabancılaşmanın yaşanmadığı ve yaşanamayacağı bir yapı oluşmuş olur.
Güven tesis edebilme, özellikle kaynakları ve imkanları doğru kullanmakla orantılıdır. Kaynakların nereden geldiği kadar nereye harcandığı da her zaman düşünülmesi gereken bir husustur.