Taşeron düzenlemesi çalışma hayatının en önemli ve en kapsamlı çalışmalardan biridir. 696 sayılı KHK ile birlikte 850 bin taşeron işçisi, kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına ve yerel yönetimlerin şirketlerinde sürekli işçi pozisyonlarına geçirilmişlerdir. Fakat 80 bin emekçinin düzenlemenin kapsamı dışında bırakılması büyük bir eksiklik olmuştur.
Bilindiği üzere, KİT çalışanları, hastane bilgi yönetim sistemi çalışanları, kamu kurumlarının yemekhane hizmetlerinde çalışanlar, kamu kurumlarında araç ve şoför teminine dayalı ihalelerde çalışanlar ile personel teminine dayalı olmayan ihaleler kapsamında çalışanlar düzenlemeden yararlanamamışlardır.
Kadro düzenlemesinden yararlanamayan çalışanlarımız halen sendikamızın ve konfederasyonumuzun kapısını çalmaya devam etmektedir.
Diğer taraftan 4 Aralık 2017 tarihinde fiilen çalışmayan yedek (joker) personeller de kadro düzenlemesinden istifade edememişlerdir. Bu konuda açılmış olan çok sayıda davada mahkemelerce yürütmeyi durdurma kararı verilmektedir.
Kapsam dışında kalanların kadroya alınabilmeleri için yeniden bir çalışma yapılmasına ihtiyaç olduğu açıktır.
Kadroya geçiş sürecinde yaşanan sıkıntılar
Taşeron düzenlemesinden yararlanamayan çalışanların çözüm bekleyen sorunları yanında, kadroya geçiş sürecinde de çeşitli sıkıntılar yaşanmaya devam etmektedir.
Sıkıntıların ilkini, hiç kuşkusuz, eriyen ücretler oluşturmaktadır.
Kadroya geçirilmiş olan çalışanların ücret ve sosyal hakları, 2015 yılında Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ödenmektedir.
3 yıl önceden bugünün koşullarını öngörmek mümkün olamamıştır. Ülkemiz ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır. Yaşanmakta olan yüksek döviz, yüksek faiz ve enflasyon baskısı nedeniyle, çalışanların ücretlerinin satın alma gücünün azaldığı ve YHK kararı ile belirlenen ücret ve sosyal hakların yetersiz kaldığı görülmektedir.
Çalışanlar, sebebi olmadıkları ekonomik krizin faturasını ödemek durumunda bırakılmıştır. Onları enflasyona ezdirerek daha fazla mağdur etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Bu nedenle, çalışanların ücret ve sosyal haklarının yüksek enflasyon karşısında korunması ve günün koşullarına uygun hale getirilebilmesi için yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede konunun, taraflar arasında kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve protokolü yahut kamu çerçeve protokolü ile ele alınarak düzenlenmesi mümkündür. Çalışanlar enflasyona ezdirilmemeli, mağdur edilmemelidir.
Bu kapsamda diğer sıkıntıyı ilave tediye sorunu, daha açık ifadeyle; ilave tediye adaletsizliği oluşturmaktadır.
İlave tediye sorunu
696 sayılı KHK ile kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına geçirilen çalışanlar, 6772 sayılı kanun kapsamında yılda 52 yevmiye tutarında ilave tediye almakta iken, yerel yönetimlerin şirketlerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışmakta olan işçiler -yargı iştirakleri ile oluşan teamül gereğince-, kanunun kapsamında olmadıkları gerekçesi ile ilave tediyeden yararlanamamaktadır.
Bu durum kamu kurumları ile yerel yönetim kuruluşlarında çalışan işçiler arasında ve yerel yönetim kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarında çalışan işçiler ile yerel yönetimlerin iktisadi teşekküllerinde çalışan işçiler arasında farklı uygulamaya sebebiyet vermektedir. Adil olmayan bu durum, özellikle yerel yönetimlerin iktisadi teşekküllerinde çalışanları derinden yaralamaktadır. Sorun, gerçekleştirilecek bir düzenleme ile bir an önce çözüme kavuşturulmalı, kurum, kuruluş ve iktisadi teşekküller arasında çifte standarda son verilmelidir.
Çifte standardın diğer bir örneğini, yıllık çalışma süreleri oluşturmaktadır.
Yerel yönetimlerin şirketlerinde çalışan geçici işçilerin çalışma süreleri 9 ay 29 güne çıkarılmalı
696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23. maddede yer alan düzenleme gereğince; kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı iş yerlerinde çalışmakta olan geçici işçilerin 5 ay 29 günlük çalışma sürelerinin 4 ay ilave edilmek suretiyle 9 ay 29 güne çıkarılabilmesi benimsenmiştir. Ama maalesef, yerel yönetimlerin kuruluşlarında çalışan geçici emekçilere aynı imkân tanınmamıştır.
Çalışanlar arasında eşitlik ilkesine uygun bir şekilde uygulama yapılabilmesi bakımından, bu emekçilerin çalışma sürelerinin de 9 ay 29 güne çıkarılabilmesi için bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Hatalı işkolu tescilleri
Geçiş sürecinde yaşanan sıkıntıların bir diğerini, hatalı işkolu tescilleri oluşturmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çalışanlar başta olmak üzere bir kısım kamu kurum ve kuruluşlarında işçilerin işkolu tescilleri hatalı yapılmış, bir kısmı genel işler işkolunda, bir kısmı büro işkolunda gösterilmiştir.
Oysaki 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23. ve 24 maddeler gereğince, kamu kurumlarının sürekli işçi kadrolarına ve yerel yönetimlerin şirketlerinde sürekli işçi pozisyonlarına geçirilen işçilerin işkolu tescillerinin, geçiş tarihinden (2 Nisan 2018) önce alt işverenler yanında çalıştıkları işkollarından yapılması gerekmektedir. Ancak, 696 sayılı KHK ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na eklenen geçici 7. madde ile geçiş süreci sonrasında işçilerin tescil edildikleri yeni işyerlerinden yapılan bildirimlerinin iptal edilerek, bildirimlerin 6356 sayılı kanunun 4. maddesine göre yapılması benimsenmiştir.
Bu durum, işçilerin halen örgütlü oldukları sendikalardan koparılarak, benimsemedikleri sendikalara zorla üye yapılmasının önünü açmaktadır.
Daha açık bir ifadeyle; çalışanların üyesi oldukları sendikalarla bağları kanun zoruyla kopartılmak istenmektedir. Bu durumun gerek çalışanlar gerekse örgütlü oldukları sendikalar bakımından telafisi mümkün olmayan gelişmelerin meydana gelmesine, hak kayıplarına ve adeta sendikalar arası bir kaosun yaşanmasına sebebiyet vereceği açık ve nettir.
Bu nedenle, 6356 sayılı kanuna eklenen geçici 7. maddenin çalışanların sendikal örgütlülüğünü koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve söz konusu maddenin 3. fıkrasının yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.
Diğer taraftan sendikalar, 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23. ve 24. maddelerde yapılan değişikliklerin yeterli ve gerekli hükümleri içermemesi nedeniyle, örgütlü oldukları iş yerlerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmek amacıyla yetki alamamakta, işyeri sendika temsilcisi atayamamakta, üyelerini çalışma yaşamından doğan sorunlarla ilgili yeterince temsil edememekte, üyelerinden aidat alamamaktadır. Bu durum, özellikle kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin şirketlerinde örgütlü sendikaların kurumsal varlığı ve geleceğiyle birlikte, çalışanların geleceğini de tehdit etmektedir.
Tehdidin boyutunu, çalışanların 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan yeni asgari ücretten ve doğacak farklardan yararlanıp yararlanamayacakları hususundaki tartışmalardan öngörmek mümkündür.
Yine, çalışanların toplu iş sözleşmesinden doğan sosyal yardımlarının (yemek, taşıma yardımları vd.) ödenmesi ile ilgili de anlaşmazlık devam etmektedir.
Çalışanların sağlık, eğitim, eş durumu gibi zorunlu nedenlerle nakil, terfi, tayin veya görevde yükselme hakları ile ilgili talepleri bulunmaktadır.
Çalışanların özellikle geçiş sırasında imzalamış oldukları ibraname ve sulh sözleşmeleri gereğince, tartışma konusu olan kıdem, izin, ücret vb. hakları ile ilgili sorunların ivedi olarak çözülmesi gerekmektedir.
Aklın yolu
Bütün bu sorunların sosyal diyalog eksikliğinden kaynaklandığını söylemek yanlış bir teşhis olmayacaktır. Kabul edilmelidir ki, 696 sayılı KHK’nın yürürlüğe konulduğu dönem içerisinde, sosyal taraflar arasında yeterince müzakere yapılamamıştır.
696 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki dönem içerisinde, çalışanların ve örgütlü oldukları sendikaların karşılaştıkları temel sorunların giderilebilmesi için bugün daha fazla birlikte çalışmaya ve müzakere etmeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Yaşanmakta olan sorunların çözümü için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde bir ortak çalışma grubu oluşturulması ve sorunların müzakereler yoluyla giderilmesi için çaba sarf edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Taşeron düzenlemesi emek tarihimizin en önemli ve kapsamlı çalışmalarından biridir. Bu çalışma aksaklıklar yüzünden heba edilmemeli, ortak bir çalışma ile sorunları çözerek tarihe geçmelidir.