Ana Sayfa » Makaleler » Mahmut ARSLAN » İSTİKRARI BAŞARIYA, BAŞARIYI İSTİKRARA DÖNÜŞTÜRMEK

İSTİKRARI BAŞARIYA, BAŞARIYI İSTİKRARA DÖNÜŞTÜRMEK

Başarı; bir sonuç değil, uzun vadeli ve zorlu bir süreçtir. Kararlılık, du­yarlılık, disiplin, sabır, ilkeler ve etik değerlerle hareket etmeyi gerektirir.

İlke ve değerlerimizi kurumsal kül­türe dönüştürerek sürdürdüğümüz yarım asra yaklaşan sendikal müca­delemizde istikrarı başarıya, başarıyı istikrara dönüştürdük.

Çalışma hayatının aşılmaz ve umut­suz görülen pek çok sorununu süre­ce odaklanarak, kendi rotamızı oluş­turarak çözüme kavuşturduk. Hiç kuşkusuz başarılarımızın en büyüğü, liderliğini yaptığımız, uzun yıllar ka­rarlılık ve sabırla sürdürdüğümüz taşeron işçiliğiyle mücadelemizde kazandığımız zaferdir.

Taşeron emekçilerinin hak ve hu­kuklarının korunarak modern köle­likten kurtarılmaları amacıyla 2003 yılında yaktığımız ateşi, 2007’de taşeron işçilerini örgütlemeye baş­layarak alevlendirdik. 2014’te 6 bini aşkın taşeron emekçisinin katılımı ve ‘Sendika Seni Korur’, ‘Hakkın Bize Emanet’ temalarıyla başlattığımız örgütlenme kampanyamızla, sorunu politikanın ve Türkiye’nin gündemi­ne taşıdık. Bu büyük kampanyamız, taşeron işçilerinin sendika üyesi ol­ması yolunda atılan ilk ve tek büyük adım oldu.

Ardından taşeron emekçilerine ilk toplu iş sözleşmesi hakkı, yıllık izin hakkı, kıdem tazminatı hakkı, ücret zammı ve sosyal hakları kazandırdık. Toplu iş sözleşmesinden kaynak­lanan fiyat farklarını asıl işverenin ödemesini sağladık.

Kararlılıkla yürüttüğümüz mücadele­miz, Sayın Cumhurbaşkanımızın da desteği ve ortaya koyduğu iradeyle, 900 bin taşeron işçisinin kamuda ve belediye şirketlerinde taşeron firma­lar olmadan doğrudan istihdam edil­meleriyle sonuçlandı.

Bu başarı, Türk çalışma hayatının en büyük reformu niteliğindedir. Ancak “adil geçiş” sağlanamamıştır. 900 bin taşeron işçisi kamu işçisi yapılırken, 70-80 bin civarında işçinin kapsam dışında bırakılması büyük bir eksiklik olmuştur. Çünkü KİT çalışanları, çağrı hizmetleri, hastane bilgi yönetim sis­temi çalışanları, kamu kurumlarının yemekhane hizmetlerinde çalışan­lar, kamu kurumlarında araç ve şoför teminine dayalı ihalelerde çalışanlar ile personel teminine dayalı olma­yan ihaleler kapsamında çalışanlar ve 4 Aralık 2017 tarihinde fiilen ça­lışmayan yedek personeller kadro düzenlemesinden yararlanamamış­lardır.

Kadro düzenlemesinden yararlana­mayan çalışanlarımız halen sendi­kamızın ve konfederasyonumuzun kapısını çalmaya devam etmektedir.

Kadro kapsamına alınmayan işçile­rin kadrolarının verilmesi yönündeki mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyo­ruz. Diğer taraftan, 696 Sayılı KHK’da yer alan eksik düzenlemeler ve uy­gulamadaki yanlışlıklar nedeniyle, belediye şirketlerine geçişi yapılan işçilerin mağduriyetleri hâlâ devam etmektedir.

Bunlardan birincisi; belediyelerin şirketlerinde çalışan işçilere ilave te­diye ödenmemesidir.

Gerek 696 Sayılı KHK kapsamında genel idare kapsamındaki kamu ku­rum ve kuruluşlara geçişi yapılan işçilere, gerekse mahallî idarelerin sürekli işçi kadrosunda çalışmakta olan işçilere ilave tediye verilirken şirket işçilerine ödenmemesi, işçile­rin yoğun eleştirilerine ve haklı tep­kisine neden olmaktadır. Belediye­lerin şirketlerinde kadrolu işçiler ile aynı işyerlerinde, aynı işlerde çalışan işçilere ilave tediye hakkının tanın­maması, işyerlerinde çalışma barışı ve iş huzurunun bozulmasına yol açmasının yanı sıra, Anayasanın ka­nun önünde eşitlik ve sosyal devlet ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.

İlave tediye alan kamu işçilerinin kapsamına belediye şirketlerinde çalışanların da dahil edilmesini isti­yoruz.

İkincisi; şirket işçilerinden emeklilik dönemi gelip de çalışmak isteyenle­rin zorla emekli edilmeleridir.

İş hukukumuzun temelinde zorunlu emeklilik yoktur. Çalışanın emek­liliğe zorlanması, çalışma hakkının elinden alınması demektir. Çalışma gücü, azmi ve verimliliği olan işçile­rin zorunlu olarak emekli edilmesi hem işçiler, hem de işverenler yö­nünden olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.

Aynı kurumda çalışan, 696 Sayılı KHK kapsamında olan ve olmayan işçi­lerin çalışma koşulları bakımından farklı işlemlere tabi tutulması, hak­kaniyete aykırıdır. Çalışanlar arasın­da eşitliğin sağlanması, yetişmiş çalı­şan istihdamının korunması, perfor­mans ve verimliliğin artırılması için, işçilerin çalışma sürelerinin emekli­liklerini hak ettikleri süre ile sınırlan­dırılması uygulaması kaldırılmalıdır.

Üçüncüsü; belediye şirketlerine ge­çişi yapılan işçilerin tayin, nakil, be­cayiş ve görevde yükselme hakları­nın bulunmamasıdır.

Şirket işçilerinin çakılı kadroya mahkûm edilmesi, aile yapılarının bozulmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan, zaman içinde eğitim duru­mu değişen, üniversite bitiren işçiler çakılı kadrodan dolayı görevlerinde terfi edememektedir.

Sorunun çözümü hem aile bütün­lüğünün korunması, hem de sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir iş için önem arz etmektedir.

Dördüncüsü; ücret artışları ile ilgili yanlış ve eksik uygulamalardır.

Taşerondan şirketlere geçişi yapılan işçiler, enflasyona karşı korunma­ya değer olan en öncelikli kesimdir. Çünkü yıllarca taşeron firmada dü­şük ücretlerle, sosyal haklardan yok­sun olarak çalıştırılan bu emekçiler, haklı olarak ücret ve sosyal hakları­nın iyileştirilmesini beklemektedir.

Belediye şirketlerinde çalışan ar­kadaşlarımızın artan enflasyon ne­deniyle sert bir şekilde düşen alım güçlerini ve günün şartlarına uyum sağlayamayan ücretlerini, pek çok belediyede ek protokollerle yeniden belirli bir seviyeye çıkarmayı başar­dık. Ancak bazı belediyelerin mev­zuatı ve bakanlığın görüş yazılarını dikkate almadan, günün ekonomik gerçeklerinden kopuk ücret zam­mında ısrar etmesini anlamakta zor­luk çekiyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, çalışanla­rın enflasyona ezdirilmeyeceği sö­zünün belediyelerimiz tarafından da dikkate alınmasını istiyoruz. Bu hu­susta, çalışanların ücretlerini günün koşullarına göre uyarlamakta dire­nen belediye başkanlarından anlayış ve çözüm bekliyor, çalışanlarımızın ücretlerinin iyileştirilmesi hususun­da büyük bir nezaket ve fedakârlık örneği gösteren belediye başkanla­rına da teşekkür ediyoruz.

Her çalışmanın sonu başarı değildir, fakat her başarının temelinde bir ça­lışma vardır.

HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ olarak, her zaman olduğu gibi sonuca değil, sürece odaklıyız. 696 Sayılı KHK’da yer alan eksik düzenlemeleri ve uy­gulamadaki yanlışlıkların yol açtığı sorunları çözeceğimize olan inancım tamdır. Dört maddede özetlediğim sorunların, taleplerimiz doğrultu­sunda ve sağlıklı bir şekilde çözül­mesi için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.