Ana Sayfa » Makaleler » Mahmut ARSLAN » Geleceğimizi Tepkilerimiz Değil Tercihlerimiz Belirler

Geleceğimizi Tepkilerimiz Değil Tercihlerimiz Belirler

Kurumların da insanlar gibi doğup gelişip belli bir süre sonra işlevlerini tamamladıklarını veya ihtiyaç sebeplerine uygun olarak yeniden yapılanma içerisine girerek varlıklarını devam ettirdiklerini biliyoruz. Her iki halde de kurumları anlamlı kılan; ihtiyaç olup olmadıklarıdır. Yani varlık sebepleri ve devamlılıkları ihtiyaçtan kaynaklanmayan kurumların içi boş bir zarf-tan ibaret oldukları temel kurumsal gerçeklerdendir.

Bu temel gerçek ışığında, sivil toplum örgütlerine ve özellikle de sendikal yapılanmalara baktığımızda; varlığını halâ bir zamanlar ihtiyaçtan kaynaklanmanın prestij ve rantına borçlu olan anlamını ve işlevini kaybetmiş örgütlerle de karşılaşıyoruz.

Onun için kurumların, daha özelde sendikaların dünün gerçekleri ve ihtiyaçlarına değil günün gerçekleri ve ihtiyaçlarına çözüm üretip üretmemeleri geleceklerini belirleyecektir.

Dünkü dünyanın mekanik yapılanmalarından kaynaklanan ne olursa olsun tepkiye endeksli eylem biçimlerini değişen dünya ve değişen endüstriyel ilişkiler ağına taşıma ve varlığına bu ilişkiler içerisinde meşruiyet kazandırma yerine 19 ve 20. yüzyılın teori ve pratiğinde iflas etmiş bir sistemin ideolojik reflekslerini çağdışı bir şekilde günümüz şartlarına taşıma humması hastalıklı bir kurumsal yapının göstergesi olmaktan öteye gitmemektedir.

Ülkemizde bu tür tepkilere yoğun olarak tanık oluyoruz. Özellikle sendikal kurum ve kuramların (teori ve politikaların) olağanüstü bir şekilde değişen güncel şartlara uyum sağlayamaması yani tepkide kilitlenmesi geleceklerini ihtiyaç olmaktan çıkaracak bir kulvara girmelerine de sebep olmaktadır.

Bilindiği üzere tepki; bir nesnenin kendisini iten veya sıkıştıran başka bir nesneye gösterdiği karşı etki, reaksiyondur. Yani etkiye karşılık vermektir. Tercih ise; bir şeyi başka bir şeye göre üstün tutma, önemli görmek, bilinçli etkidir. 

Tepkiler, insanı ve kurumları başkalarının nesnesi, malzemesi olmaya; tercihler ise kendi ilkelerine, ideallerine, yapacaklarına kilitler. Tepki bir tercih değil pasif bir varoluş tarzıdır yani sonuçta yokoluştur. Tepkilerimiz ne kadar alevlenirse, yoğunlaşırsa tercihlerimizden o kadar uzaklaşırız.

Bir başka ifadeyle tercih;“gündemin önünden gitmek: Aksiyoner olmak”, tepki; “gündemin arkasından sürüklenmek: reaksiyoner olmak” tır.

Bu temel tanımlar çerçevesinde ülkemizdeki sendikal hareketin geleceğine baktığımızda; kendisini yenileyebilen, dünya-ülke-işletme şartlarında güncelleyebilen/uyarlayabilen sendikal yapıların geleceklerini belirleyebilmeleri sözkonusudur. Aksi halde asabî bir bünyenin ifrazatları biçiminde tepkici bir çizgiyi sürdürmek hayattan kopmak, yarıştan çekilmek demektir.

Onun için sendikal hareketin gelecekte de varolabilmesi ve kendisini ihtiyaç olarak geleceğe taşıyabilmesi için tercihlerini ortaya koyabilmesi gerekir. Son kullanma tarihi önceden belirlenmiş, paketlenmiş bir şekilde hala hayata devam etmek istiyorsa, artık miadı dolmuş bir hareket olarak müze raflarında yerini alacaktır.

Bütün bu söylediklerimizi temel alarak söyleyebiliriz ki;

Yaptıklarının ve yapacaklarının bilincinde,

Örgütlü topluluk olmanın gereklerini yerine getirme çabasında,

Mensuplarının sorunlarına ve taleplerine duyarlı,

Sivil toplum örgütü olmanın getirdiği sorumluluğunun farkında olarak tüm toplumumuzu kapsayan sosyal sorumluluk sahibi bir örgüt olan sendikamız Hizmet-İş’in gelecek vizyonu yazımızın başlığındaki ifadede yatmaktadır: “geleceğimizi tepkilerimiz değil tercihlerimiz belirler.”

Evet… İmkan sahibi olunabilir, kaynak sahibi olunabilir, hatta olunmayabilir de.. Şüphesiz imkan ve kaynakların gelecek tasarımlarında temel altyapı malzemeleri olarak önemi vardır. Ancak; bütün bunların öncesinde; ne yapacağını, hangi yolda olduğunu, nereye gideceğini ve ne olacağını şekillendirmiş misyon taşıyan bir zihniyetin tercihleri bunları anlamlı kılabilir.

Biz; misyon adamı ve misyon sendikası olmanın bir imkan meselesi değil, tercih meselesi olduğunu düşünüyoruz.

Biz; sendikal misyonumuz gereği “sadece yaptıklarımızdan değil, yapmaya muktedirken yapmadıklarımızdan da sorumlu” olduğumuzun bilincindeyiz.

Bir teşkilatın bütün birimlerinin tek bir gövde halinde, total olarak tercih ettikleriyle ancak teşkilat olma vasfı kazancağının idrakiyle; bizim tercihlerimizin teşkilatımızın en ücra köşesindeki mensubunun tercihleriyle örtüşüyor olması bir teşkilat bütünlüğüne sahip olduğumu-zu ortaya koyar.

Tercihlerimiz aynı zamanda taleplerimizin muhtevasını da belirler. Çalışma hayatında bir vizyon oluşturarak sendikal gereklilikleri yerine getirecek bir misyona talip olma bilinci peşinen bir tercihdir. Bu tercihi, tarihsel çizgisi kırılmaya uğramadan gelen bir süreklilik içerisinde güncel şartlara taşıma ve adapte etme bir misyon sendikasının gereklerindendir.

Bir misyon sendikası için sözkonusu olan “değişimde öncü”, “yeni vizyon”, “değişimin gücü”, vs. gibi kremadan ibaret marka taklidi şablonlarla tanımlamalar sözkonusu olamaz.

Bir misyon sendikası için; tepkici bir çizgiyi terk edip tercihleriyle varlığını sürdürmeye yani yeniden yapılanmaya karar veriyor olması bir muhteva değişimini de beraberinde getirmelidir. Yoksa adının ve şeklinin değişmesi bir tercih değişmesi anlamına gelemez.

Sonuç olarak muhataplarımızın dikkatlerini çekmek istediğimiz bu yazının muhtevası ile birlikte yazımızın başlığıdır.

Şunu ne kadar tekrarlasak yeridir: Tepkiye değil tercihe endeksli bir misyon sendikasının nereye gideceğini nereden geldiği belirler. Hizmet-İş topluluğu olarak; bütün uğraşlarımızın, çabalarımızın, gayretlerimizin öncesini ve sonrasını bu misyonumuz yani tepkilerimizle değil tercihlerimizle varılmak oluşturmaktadır.

Hizmet-İş’in 24 Ocak 1979’ta başlayan tercihi 27 yılı sağlıklı bir bünye ile geride bırakmıştır. Bir nice 27 yıldaha bu tercihli yolda yürüyeceğine inandığım Hizmet-İş’i yeni ufuklara köklü, yeni ve yerli tercihleri taşıyacaktır. Çünkü Hizmet-İş hiçbir zaman yığınakta hata yapmamıştır. Çünkü yığınakta yapılan hatanın muharebeyi kaybettireceği gerçeğiyle hareket etmiştir. Çünkü Hizmet-İş; son kullanma tarihi olmayan bir hayatiyette tazeliğini muhafaza etmektedir.

Yeni sendikal anlayışın önünü; misyonu ve tercihi olan sendikalar aydınlatacaktır.