Ana Sayfa » Makaleler » Mahmut ARSLAN » Doğru ve Tutarlı bir çizgide Sendikalar ve Siyaset Üzerine

Doğru ve Tutarlı bir çizgide Sendikalar ve Siyaset Üzerine

Demokrasinin “olmazsa olmaz” iki kurumu Siyasi Partiler ve Sendikalardır. Bu kurumlar; daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve katılım, daha fazla refah talebi ve toplumsal barışı sürekli kılmak için örgütlenmiş kurumlardır. Anlam ve iddialarıyla işlevlerinin örtüşmediği kurumsal yapıların; güven bunalımıyla başlayıp, varlıklarının tartışılmasıyla devam eden konumları, giderek kendisini “gereksiz”leştirmek gibi bir eksende sonlandırması kaçınılmaz oluyor.

Ülkemizde sendikal örgütlenmenin küreselleşmenin hız kazandığı 90’lı yıllardan bu tarafa yeni bir anlam, çizgi ve işlev üstlendiği göz önüne alındığında, sendikalara ve siyaset kurumuna çok daha ciddi ihtiyaç ve sorumluluklar yüklenildiği ortaya çıkıyor.

Sendikalar siyasetin alternatifi değildir. En canlı, hareket yeteneği yüksek, değer üretme kapasitesi, çözüm çeşitliliği ve eylem gücü yüksek Sivil toplum örgütleri olan Sendikaların siyasetle siyasetin de sendikalarla olan ilişkilerinin doğru ve tutarlı bir çizgi takip etmesi de kaçınılmazdır. Siyasetten kastımız kurumsal olarak Siyasi Partilerdir.

Siyasi partilerin mülkiyetçi bir anlayışla “benim sendikam” diyeceği bir sendika, gerçek “sendika” olamayacağı gibi, Sendikaların sığınma psikoloji içerisinde “benim partim” diyebileceği bir parti de gerçek “parti” olamaz.

Yâni Siyasi Partilerle Sendikalar, birbirlerini “sahip”lenecekleri kurumlar değildir.

Sendikalar; siyaseti denetleme gücü yüksek, bağımsız inisiyatif kullanan, toplumsal tabanı olan sivil toplum örgütleridir. Siyaset “çözüm” kulvarıdır. Bu kulvara sorun ve talep taşıyan, çözüm önerileri sunan Sivil toplum örgütleri/Sendikalar da “talep”lerini doğrudan çözüm mekanizmalarında takip etme, ısrar etme ve sonuçlandırma için sivil baskı gruplarıdır. Böyle algılanmadığı ve kabul edilmediği takdirde sendikalarla Siyasetin alanları kaotik hale gelir.

Ülkemizin çok uzun olmayan demokrasi tarihinde sürekli yaşanan sendika-siyaset ilişkilerindeki optimum-objektif çizgiyi yakalayamama durumu son yıllarda gene gündemimizi işgal ediyor. Özellikle de yerel yönetimlerde sendika-siyaset ilişkilerinin “siyasi irade” nin kimi zaman baskı, yıldırma, tehdit şeklinde “benim sendikamı tercih” biçimiyle öne çıkması bu kurumların birbirleriyle olan ilişkilerini yeniden sorgulamayı da beraberinde getiriyor.

Sendika-Siyaset ilişkilerini belli ve doğru bir zemine oturtmadan bu ilişkileri sağlıklı sürdürmek de mümkün görünmüyor. Bu bağlamda; sendikaların ve siyasi partilerin “kendilerine özel” değil, temsil ettikleri kitleye ve topluma “özel” talepleri ve duyarlılıkları olmalıdır.

HAK-İŞ/ HİZMET-İŞ’in kuruluşundan bugüne geliş sürecinde tüm siyasi partilerle olan ilişkilerini doğru ve sağlıklı bir zeminde sürdürmelerinin kurumsal varlıklarını daha da tahkim ettiğini görüyoruz.
Siyasete bakışımız perspektifimiz; emek ve emekçinin korunması, emek hareketinin güç kazanmasıyla orantılıdır. Siyaset(siyasi partiler); emek ve emekçiye duyarlı olduğu, sorunlarının çözümüne katkı verdiği oranda sendikaları da yanında görecektir. Bu anlayışımızın “iktidar” kavramıyla doğrudan bir ilişkisi yoktur. İktidarda olsun, yerel yönetimlerde olsun, muhalefette olsun Sendika olarak siyasete bakışımızın temel “ölçüsü” budur.

Şartlara göre mevzi ve hedef belirleyen, yelkenlerini rüzgarın estiği yöne doğru açan bir sendikal anlayışın ne kendisine ne de genel ülke siyasetine bir katkısının olmayacağı gerçeğini görmek, bilmek ve bu yönde duruş sahibi olmak gerekiyor.

Sendikamız HİZMET-İŞ; siyasi partilerle olan ilişkilerini 30 yılı aşan sendikal tarihinde konjonktürel değil, yapısal olarak yani “ilkeli” olarak sürdürmüş ve sürdürmektedir. Bu ilkeli duruşumuz, kimilerini rahatsız etse de kırılmamış bir çizgi ve sapmamış bir duruşla ilişkilerimizi sürdürüyoruz, sürdürmek istiyoruz. Kuruluşumuzdan bu tarafa “duruşumuza sadık” bir sendikal anlayışın sahibiyiz. Böyle de olmak zorundayız. Çünkü üyelerimizin, tabanımızın hak ve çıkarlarını korumak böyle bir “duruşu” zaruri kılıyor.

Sendikamız HİZMET-İŞ; uluslar arası deneyimlere de sahip demokratik bir sivil toplum örgütü olarak, 30 yılı aşkın bir süredir yerel yönetimlerde tüm siyasi partilerle çalıştık, ortak etkinlikler gerçekleştirdik ve çalışmaya da devam ediyoruz. Biz, siyasi partilerle, yerel yönetimlerin her türlü siyasi temsilcileriyle hısım veya rakip değil, “kurumsal ortağı”yız. İlişkilerimizi “siyaset” ekseninde değil “işyeri ve emek” ekseninde sürdürüyoruz. Artık tüm dünya ile birlikte ülkemizde de tarihin tozlu raflarına karışan işverenlerle önce “rakip”, sonra “taraf” anlayışı bugünkü şartlarda artık “sosyal ortak” noktasına gelmiştir. Ortakların siyasi çıkarları değil, sosyal sorumlulukları esastır. Sendikal mücadelemizde “birlikte çalışmak” ilkemiz esastır. Bu ilkemiz, sonuçta tek tek sağlanacak enerjik başarının yerini, “birliktelik”le sinerjik başarıya ulaştıracaktır.

Temel Hak ve Özgürlüklerin daha da genişletilmesi, demokratik gelişme ve tercihlerin önünün açılması, ileriye götürülmesi ve geleceği umutla bakmak “birlikte çalışma”yla mümkündür.

İşkolumuzda, yerel yönetimlerde de aynı bakış açısının egemen olması, yerel yönetim ve sivil toplum/sendika ilişkilerinin doğru bir zemine oturmasını sağlayacaktır.

Siyasi kurumların da, sendikaların da değişin ve gelişen dünya şartlarında genelden çok ‘yerel’ motiflere, tonlara, tercihlere, taleplere, farklılıklara daha duyarlı olduğu düşünüldüğünde ve bu gerçeğe uygun hareket edildiğinde, “farklılıklarıyla bir arada yaşama anlayışı”nın sağlıklı toplumsal dokuyu güçlendireceği de ortaya çıkacaktır. Despotik bir yönlendirmeyle “farklılıkları yok etmek” sonuçta yerel toplumu yok etmeye yönelik sonuçlar doğurur. Farklılıkları korumak ve geliştirmek hem siyasetin hem de sendikal hareketin sorumlulukları içindedir.

Demokratikleşme adımlarımızın hız kazanması, sivil toplum/sendikaların güçlenmesi ve önlerindeki engellerin aşılmasında siyaset ve sendikaların birlikte hareket etmelerinin de altını çizmek gerekiyor. Örgütlenme katsayımızın yüksekliği, farklılıklarla bir arada yaşama ile doğrudan ilişkilidir.

Büyük mücadele adamı Gandi’nin “duruşum mesajımdır” sözünün bugün daha bir anlamlı olduğunu görüyor ve duruşunu bozmayan sivil/sendikal yapılarla, sendikal harekete objektif yaklaşan siyasetin çok şeyleri başarabileceğini düşünüyorum.

============================================

Mahmut ARSLAN
Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı ve
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı
e-posta: gb@hizmet-is.org.tr

============================================

“Doğru ve Tutarlı bir çizgide Sendikalar ve Siyaset Üzerine” başlıklı bu makale, “hizmet-iş” Dergisi’nin (Tüm Belediye ve Genel Hizmet İşçileri Sendikası Üç Ayda Bir Yayınlanan Yayın Organı) “2009/II, Yıl:20, Sayı:131″in sayfa 2-3’te yayınlanmıştır.