Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in de üyesi olduğu Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) Türkiye Kanadı temsilcileri Barış Pınarı Harekatı’na Destek açıklaması yaptı.
TOBB’da 11 Ekim 2019 tarihinde gerçekleştirilen ortak basın açıklamasına HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Yunus Değirmenci katıldı. Açıklamayı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun okuduğu toplantıya, Değirmenci’nin yanı sıra TİSK, MEMUR-SEN, KAMU-SEN, TESK, TÜRK-İŞ, TBB ve TZOB Başkan ve Yöneticileri katıldı. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından okunan metinde şunlar kaydedildi:
““Türkiye’nin sivil toplumu ile meslek ve iş dünyasını temsil eden;
- Türkiye Barolar Birliği,
- Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ),
- Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN),
- Türkiye Emekliler Derneği
- Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK),
- Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ),
- Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK),
- Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN)
- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)
- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB),
olarak bugün buradayız ve sizler aracılığıyla hem ülkemiz, hem de dünya kamuoyuna sesleniyoruz.
Türkiye, 9 Ekim 2019’da Suriye sınırı üzerinde “Barış Pınarı” adı verilen sınır ötesi harekât başlatmıştır.
Amaç, hem ülkemiz sınırlarının güvenliğini sağlamak, hem de ülkemiz ve bölge ülkeleri için tehdit oluşturan terör koridorunu ortadan kaldırmaktır.
Bu bölgeyi PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden temizleyerek, Suriye halkını teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak, bölgede huzur, güven ve barış ortamını yeniden tesis etmektir.
Bizler işçi, memur, esnaf, çiftçi, avukat, emekli ve işveren temsilcileri olarak devletimizin aldığı bu kararın arkasındayız ve destekliyoruz.
Zira Türkiye, uluslararası kurallardan doğan hakkını kullanmıştır.
Barış Pınarı Harekâtı, evrensel hukuk ve Birleşmiş Milletler Güvelik Konseyi terörle mücadele kararları ile BM Sözleşmesi’nde yer alan meşru müdafaa hakkı çerçevesinde başlatılmıştır.
Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve siyasi birliğine saygı gösterilmektedir.
Dolayısıyla bu harekât, meşrudur ve uluslararası hukuka uygundur.
Ülkemiz özellikle Fırat’ın doğusunda sınırın ötesinde konuşlu terör örgütü unsurlarınca, son iki yılda yüzün üzerinde taciz ve hasmane eyleme maruz kalmıştır.
Bu terör örgütleri, Suriye içinde ve Suriyelilere yönelik de saldırılar düzenlemektedir.
Suriye’deki yerel halkın da terör örgütlerinin giderek artan insan hakkı ihlalleri, göçe zorlanma, taciz ve zulmüne karşı şikâyetleri ve tepkileri sürekli artmaktadır.
Herkes artık şunu çok iyi görmelidir ki; masum insanları katleden ve ülkemizin güvenliğine de açık tehdit oluşturan terör gruplarına sessiz kalmamız beklenemez.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla başlayıp devam eden tüm bu operasyonlarıyla Türkiye, terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde vermektedir.
Aynı zamanda da sivillerin ve masumların korunmasına azami dikkat gösterilmektedir.
Zaten bunu hem Fırat Kalkanı hem de Zeytin Dalı harekâtlarında da gösterdik.
Önceden terörün hâkim olduğu bölgede hayat normale döndü, barış ve huzur geldi.
Yurtlarını terk etmek zorunda kalmış Suriyelilerin geri dönüşüne de zemin hazırlamış olduk.
Türkiye’nin elinden gelen tüm imkânlarını bu bölgeler için nasıl seferber ettiğini de tüm dünya kamuoyu gördü.
Çünkü biz inanıyoruz ki, gönül dünyasını ve insanları imar edemeyenler, yeryüzünü imar edemezler.
Bizler Türkiye olarak yıkmaktan, yakmaktan yana hiç olmadık, olmayacağız.
Bizim tarafımız huzurdur, barıştır, kardeşliktir.
Türkiye’nin terörle mücadeleye dönük çabaları, etnik ve dini temizlik de dâhil olmak üzere, insanlığa karşı işlenen suç niteliğindeki PKK/PYD/YPG ve DEAŞ eylemleri nedeniyle yerlerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşlerinin önünü açacak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına da katkıda bulunacaktır.
Bu nedenle Türkiye’nin başlattığı her harekât, Suriyeli göçmenler, mazlum ve mağdur durumdaki yerel halk tarafından desteklenmektedir.
Geçmişte de olduğu gibi Türk Ordusu, “selam Türk’ün bayrağına” şeklinde karşılanmaktadır.
Tüm bu gerçekler ışığında, uluslararası camiayı, teröre karşı ortak duruş sergileme ve evrensel insan haklarını bu bölgede hâkim kılma yönünde niyetlerini açık bir şekilde göstererek, ülkemize destek vermeye davet ediyoruz.
Devletimizin ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü diplomasiyle, uluslararası kamuoyunu doğru şekilde bilgilendiriyoruz.
Bizler de, yurtdışındaki muadillerimiz nezdinde çalışmaya ve ülkemizin bu haklı duruşunu dünya kamuoyuna aktarmaya başladık.
Önümüzdeki haftada, tüm teşkilatlarımızla ülke genelinde bu bildiriyi yeniden paylaşıp, ülke genelinde bunu yaymış olacağız.
Son olarak, şunu da herkesin bilmesini istiyoruz.
Türkiye ve Türkiye ekonomisine yöneltilen tehditlere Türk milleti, iş dünyası ve sivil toplumu, bir ve beraber olarak en güzel cevabı verecektir.
Bu tehditler karşısında bu vatanın her bir ferdi, Türkiye’nin geleceği için daha çok çalışacak, daha çok üretecektir.
Gün sessiz kalma değil, milli birlik ruhuyla, bir ve beraber olarak ses verme günüdür.
Öte yandan bütün vatandaşlarımızı, özellikle sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve provokasyonlara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz.
Bu bölgede yaşayanlar bizim komşumuzdur, kardeşimizdir.
Aynı medeniyetin, aynı kültürün, aynı inancın mensupları olan bizler arasındaki kardeşlik ve komşuluk hukukunu kimse yok edemez.
Aramıza kimse fitne ve fesat sokamaz, bizi birbirimize düşman edemez.
Türkiye sivil toplumu ve iş dünyası olarak dualarımızla ve bütün gönlümüzle devletimizin ve kahraman askerlerimizin yanındayız.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bölgedeki terör unsurlarını yok edeceğine ve terör örgütlerini hezimete uğratacağına olan inancımız tamdır.
Dün şehit verdiğimiz askerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet olsun.
Yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Cenab-ı Hak Mehmetçiğimizi korusun, Ordumuzu muzaffer kılsın. Yar ve yardımcımız olsun”.