Ana Sayfa » Faaliyetlerimiz » ÜCRETİ GÜNÜNDE NASIL ÖDETEBİLİRİZ?

ÜCRETİ GÜNÜNDE NASIL ÖDETEBİLİRİZ?

İş kolumuzdaki kronikleşmiş sorunlardan geçen sayımızdaki yazımızda, “zorunlu tasarrufların ” tahsili ile ilgili bilgi vermiştik. Bu yazımızda da iş kolumuzun en temel sorunlarından olan “ücretin gününde ödenmemesi” karşısında 4857 Sayılı Kanunun 34. madde uygulaması üzerinde duracağız. 4857 Sayılı İş Yasamızın çalışma yaşamımıza getirdiği önemli kavramlardan biri şüphesiz ki işçinin ücretinin geç ödenmesi konusuna ilişkindir. Daha önce İş Yasamızda yer almayan ve önemli bir yaptırımı içeren 34. maddedir.

İş Yasamız gereği, ücretin düzensiz olarak ödenmesi işçi bakımından “haklı fesih nedenini” oluşturmaktadır. Ancak, üyelerimiz işini kaybetmemek için uygulamada bu yola başvurmamaktadır.

Gerek yeni yasanın getirdiği “gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.” hükmü ve gerekse daha önceki 1580 Sayılı Belediye Kanununda yer almayan ve ilk kez 5272 Sayılı yeni Belediye Kanununun 49. maddesindeki “ personel ücretlerinin öncelikle ödeneceği” hükmü yeni dönemde belediye işçilerinin kronikleşmiş ücret alacaklarını ortadan kaldırmak için iyi bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Ücret Alacaklarına Faiz Uygulanabilmesi İçin Temerrüt Şarttır: 
Toplu iş sözleşmeleri ile gerek ücretin ödeneceği tarihin ve gerekse ücretten sonraki en önemli kalem olan ilave tediye ve ikramiye ile diğer sosyal yardım zamlarının ödeneceği tarihin açık ve kesin olarak yazılması yeterlidir. Mesela, toplu iş sözleşmesi ile ikramiyenin ödeme tarihi “31 Nisan, 01 Eylül, Kurban Bayramından 1 gün önce” gibi belirtilmiş ise bu tarihlerin geçmesi ile temerrüt oluşur. Yine “yakacak yardımı, Ekim ayında ödenir” şeklindeki düzenleme ile de Ekim ayı sonuna kadar yakacak yardımı ödenmemiş ise 01 Kasım’ dan itibaren yakacak alacağı yardımına faiz işlemeye başlar.

Yargıtay 9. H.D.; 4857 Sayılı İş Yasasının 34. maddesinde, gününde ödenmeyen işçi ücretlerinin bankalarca mevzuata uygulanan en yüksek faizi bile birlikte ödenmesi gerektiği kurala bağlanmıştır. Ancak, somut olayda Davalıya ait işyerinde ücretlerin ödenme gününü belirleyen toplu iş sözleşmesi yada iş sözleşmesi bulunmamaktadır. Bu nedenle ödenmeyen ücretler için faize hak kazanabilmek için işverenin temerrüde düşürülmesi şarttır. (Yargıtay 9. H.D. Esas N:2004/12959, Karar N:2004/22023 Karar Tarihi:05.10.2004)

Ancak asıl alacak ödenirken faiz hakkı saklı tutulmazsa faiz hakkının düşeceği unutulmamalıdır.

İş Görme Borcundan Kaçınma: 
Yasanın çıktığı tarihlerde özellikle işveren kesiminin “ hak grevi” şeklinde nitelediği bu düzenlemeye göre; ücret ve ekleri ödenmemiş ve üzerinden de 20 gün geçmiş ise işçiler kendiler bireysel kararlarına dayanarak, bireysel olarak iş görme borcundan kaçınabilirler. “ Ödenmeyen ücret” kavramı içinde “temel ücreti ve ücretin eklerini de” kapsar. Buna göre, 6772 Sayılı Kanundan ve toplu iş sözleşmesinden doğan ikramiye ve TİS’ te kararlaştırılan diğer sosyal kalemleri de kapsar. Madde düzenlemesine göre, “kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez.” 

İşverenin ücreti gününden 20 günden fazla bir süre geçmesine rağmen ödeyememesi mücbir bir sebebe dayanmamalıdır. Mücbir sebep; beklenmeyen ve öngörülemeyen bir sebeptir. Yangın ve doğal afetler gibi, belediyeler yönünden, ekonomik kriz ya da belediyenin borçları yüzünden İller Bankası payının haczedilmesi mücbir sebep teşkil etmez.

İş görme borcundan kaçınma, toplu olarak yapılsa bile grev ya da yasadışı grev sayılmayacağından işyerinin mutlak olarak terk edilmesi gerekmez. Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte, kişisel görüşümüz işyerinin terk edilmemesidir.

34. maddede tanınan iş görme borcundan kaçınma hakkının genel sınırı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde sayılan objektif iyiniyet kuralıdır. Yani işçiler bu hakkı kullanırken, işvereni zarara uğratmak kastıyla hareket etmemelidir. İşçinin çalışmamasından dolayı (işe gelmedi veya verilen işi yapmadı şeklinde) işverence hizmet akdinin bildirimsiz ve tazminatsız fesih hakkının kullanılmaması için işverenin bir yazı ile uyarılması (çalışmamanın hukuki nedeninin) yerinde olur.

Çalışma hakkını kullanan personelin iş sözleşmeleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.

Yargıtay: Çalışılmayan sürede ücrete hak kazanılamaz 

Çalışılmayan sürede ücrete hak kazanılacağı ile ilgili Bekirpaşa Belediyesi aleyhine sendikamız avukatlarından Sertif GÖKÇE’ nin Kocaeli 2. İş Mahkemesinde açtığı ve davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Bozma gerekçesinde, “işçinin ücretinin ödeme gününden itibaren 20 gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmemesi halinde işçi iş görme borcunun yerine getirmekten kaçınabilir. Bu süre içinde ücret ödemesi uygulaması yapılacağı yasa tasarında düzenlediği halde Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler sırasında bu düzenleme yasa metninden çıkarılmış ve bu suretle Yasama organı boşta geçen bu sürede ücret istenemeyeceğine dair iradesini açık olarak ortaya koymuştur.

34. maddenin bu düzenlemesine göre, işçinin iş görme borcunu yerine getirmekten kaçındığı bu sürenin ücretini işverenden talep etmesi mümkün değildir. Zira işçinin çalışmaması kendi iradesi ile oluşmuştur. Açıklanan bu nedenlerle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” 

Yargıtay’ın içtihat niteliğindeki gerekçelerine katılma olanağı bulunmamaktadır. Nitekim, yasa değişikliğinden sonra görüş belirten birçok öğretim üyesi (Prof. Polat SOYER, Prof. Ercan AKYİĞİT vs.) çalışılmayan sürede ücrete hak kazanılacağını ileri sürmüştür. Ancak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, çalışılmayan sürede ücrete hak kazanılamayacağı yolunda içtihat vermiştir. Bu içtihadın değişip değişmeyeceğini de dönem içinde göreceğiz. Bu içtihat değişmese bile yani, 34. maddeye dayanılarak iş bırakılan günlerde ücret doğmasa bile kronik hale gelen alacaklar için işçilerin iş bırakması da düşünülmelidir. Ancak, iş bırakmanın etkili olabilmesi alacağı olan bütün işçilerin tepki göstermesi ile doğru orantılı olacağı unutulmamalıdır.

Av. Muharrem ÖZKAYA – Hizmet-İş Sendikası Hukuk Müşaviri