Ana Sayfa » Faaliyetlerimiz » Eğitim Seminerleri » “EĞİTİMİMİZİN KALİTESİ, ÖRGÜTLENMEMİZİN KALİTESİDİR!”

“EĞİTİMİMİZİN KALİTESİ, ÖRGÜTLENMEMİZİN KALİTESİDİR!”

2005 yılında Şube Yöneticileri ve Temsilcilerimize yönelik 16 grup halinde gerçekleştirdiğimiz eğitim programlarımız tamamlandı

Sendikamızın 2005 yılı Nisan ayında fiilen uygulamaya koyduğu 2005 yılı Şube Yöneticileri ve Temsilciler Eğitim Programı, Denizli/Karahayıt’ta geçtiğimiz Kasım ayı içerisinde yapılan 15. ve 16. grubu ile birlikte tamamlandı. İki grup halinde yapılan Ege Bölgesi Eğitim Seminerlerimizin birinci grubuna Denizli ve Uşak Şubelerimiz, İzmir İl Başkanlığımız ve Dalaman Belediyesi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Ege Grubu Eğitim seminerlerimizin sunuş konuşmasını yapan Genel Eğitim Sekreterimiz Harun Arslan ; “Bu eğitim seminerlerimizle birlikte Şube Yöneticileri ve Temsilcilerimizin 2005 yılı eğitimleri sona ermektedir. 16 grup olarak tamamladığımız eğitim programımız, değişik biçimde önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Eğitilmiş temsilcilerin işyerlerine döndüklerinde daha bilinçli ve çözüme kilitlenmiş bir şekilde sendikal sorunlara yaklaşacaklardır. Tüm mensuplarımızın tek bir yürek gibi çalıştığı sendikamız, 2005 yılı eğitimlerimizin böylece tamamlanmasıyla birlikte inanıyoruz ki; hiçbir damarında tıkanıklık olmayacaktır.

Eğitim programlarında verilen, ortaya konulan, tartışılan konuların, derslerin, alınan bilgilerin temel amaçlarından birisi; bu bilgilerin uygulamaya esas olmasıdır. Yani uygulayacağımız bu programlarımız adeta bir atölye çalışması niteliğinde olacaktır. Bu atölyelerden çıktıktan sonra gideceğimiz bölgelerimizin de geniş bir atölye olduğunu düşünerek, ortaya çıkabilecek sorunları çözmek, daha ileri adımlar atmak için bu eğitimlerimiz kaynak olacaktır.

Tüm Hizmet-İş teşkilatı bu uzun soluklu hizmet eğitimini tamamlamıştır. Böyle bir eğitim maratonunu sonuçlandırabilmek de önemlidir. Şüphesiz yaptığımız her şey önemli ve anlamlı olduğu gibi bu eğitim programımızın da önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü eğitim konularımız, programımızın önemini ortaya koymuştur. Bugüne kadar aldığımız tepkiler olumludur. Bu olumlu tepki ve tabloyu önümüzdeki yıllarda sürdürmek eğitim politikamızın gereklerinden birisidir.”

Daha sonra programların açılış konuşmalarını yapan Sendikamız Genel Başkanı Mahmut Arslan; “Biz; dünün çatışmacı, uzlaşmaz bir tutum içerisinde olan işçi-işveren taraflarının çalışma hayatını kilitleyen anlayışı yerine, yüzyılımızda olması gereken işçi-işveren birlikteliğini yani her iki tarafın kendilerini taraf olarak bile değil ‘sosyal ortak’ olarak gördükleri bir ilişkiler zincirine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu eğitim seminerlerimizdeki konuların içerisinden de bu mesajı okuyabilirsiniz. Birimizin zararı hepimizin zararıdır. ‘kazan kazan’ anlayışına kilitlenildiği takdirde her iki taraf da aynı eksende kesişebilir diye düşünüyoruz. Bu noktaya gelebilmemiz lazım. Bizim sendika olarak ‘Önce insan önce emek’ felsefemiz gereği insanı politikalarının merkezine almayan hiçbir anlayışla birlikte olmamız mümkün değildir. 27 yıllık çeyrek yüzyılı aşan bir sendika olarak hedefinden sapmayan insani bir mücadeleyi yürütüyoruz. Bu mücadelemiz bugün de yarın da devam edecektir… Sendikal hareketi ehil olmayan, layık olmayan yanlış ellere bırakmamalı aksine yerli kılmalıyız. Çünkü bu topraklarda insanlığın hayrına olan ve olacak her türlü hareketin kökleri vardır. Yeter ki bu köklere yeni dallar ilave edebilelim. Bizim sendikal anlayışımızda hak etmediğimizi isteme yoktur, ancak hak ettiğimizi almak için de sonuna kadar mücadele etme hakkımız vardır. Ülkemizde emek hareketini birtakım yabancı ideolojilerin aracı haline getirenler bugün geldikleri noktada pişmanlıklarını ifade etmektedirler. Biz yarın pişman olacağımız eylemlerin ve politikaların içerisine asla girmeyiz, giremeyiz. Çünkü bizim tarihsel değerlerimiz, ilkelerimiz ve ölçülerimiz bize ‘yanlış bir başlangıç’ yapmaya müsait olmayan bir yön çizmektedir. İnsanlar bizde kendilerine verilen değeri görmektedir. Daha önce sendikamızın üyesi olan ancak bazı siyasi baskılarla zorla koparılan işçilerimiz, siyasi baskılar ortadan kalktıktan sonra bizimle tekrar kucaklaşmaktadır. Onun için biz; nasıl bir İnsan ve değer anlayışına sahip olduğumuzu bizi tanımayanlara da giderek gösterebilmeliyiz. Bizim söylediklerimizle yaptıklarımız çelişiyorsa iç denetim mekanizmamız olan sizler bizi uyaracaksınız. Emanetçi olduğumuzun bilincini asla kaybetmemeliyiz. Üyelerimizden aldığımız vekaleti aslına uygun olarak kullanmak zorundayız. Bizim temsil ettiğimiz misyonla problemi olmayan herkese kapımız açıktır.” Şeklinde konuştu. Ülkemizin güncel siyasi ve ekonomik gündemi üzerinde de görüşlerini ifade eden Arslan; “Hizmet-İş ve Hak-İş misyonunun gereği olarak biz sivil toplum örgütü olarak ülkemize ve insanımıza katkı olacak her türlü eleştiriyi siyasi iktidarlara yöneltmekten çekinmedik, çekinmiyoruz ve çekinmeyeceğiz. Biz; siyasi yelpazede yer almak değil, siyasi yelpazeyi (çalışanlarımız lehine) yönlendirmek konumundayız. Her platformda da bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz.” dedi.

Ege Grubu Eğitim seminerlerimizde Sendikamız Genel Yönetim Kurulu üyeleri (Rahmi Yavuz, Metin Eser, Aziz Bakır), Danışmanları, Genel Merkez ve Bölge Hukuk Müşavirlerimiz, Daire Başkanlarımız ve Müdürlerimiz de hazır bulundu.

Seminerlerimizde söz alan Genel Sekreterimiz Rahmi Yavuz; “Bizim eğitimlerimiz adeta bir Üniversitenin ihtisas fakülteleri anlamındadır. İyi bir eğitimden geçtiğimizin farkında olalım. Bunları işyerlerinize döndüğünüzde, sendikal faaliyetlerinizde çok daha iyi anlayacaksınız. Yani bu eğitim programlarımız bir okul gibidir. Sizler bu okuldan mezun olan arkadaşlarımız olarak eğitimlerinizi tamamlamış bir şekilde işyerlerinize döndüğünüzde bilgilerinizi artırmış, kaliteli bir şekilde daha verimli, daha donanımlı bir şekilde hizmet sendikamızı temsil edeceksiniz.” şeklinde konuştu.

Genel Mali Sekreterimiz Metin Eser de; “Bu eğitim seminerlerimiz; değişik bölgelerden gelip bir araya toplanan siz şube yöneticileri ve temsilcilerimizin daha donanımlı olabilmeleri için önemlidir. Sizler bunun öneminin idrakindesiniz. Bu programlarımızdan sonra işyerlerinize gittiğinizde başka bölgelerdeki yönetici ve temsilci arkadaşlarımızla aynı reflekslere sahip olacaksınız” şeklinde konuştu. Eğitim Seminerlerimizde Denizli Şube Başkanımız Fethi Tekin de bir teşekkür konuşması yaptı.

Eğitim seminerlerimizin I. Grubuna katılan ve bir konuşma yapan Denizli Belediyesi Başkan Yardımcısı Osman Zolan “Sendikacılığın dünyada çok aşamalardan geçtiği”ne vurgu yaparak “Acı kapitalizmin ağırlığını hisseden işçiler uzun süren mücadeleler sonucu birtakım sosyal haklar elde ettiler. Bu haklar bazı ülkelerde abartılarak kullanıldı. Biz ülkemizde de çalışma hayatında kendi işyerini dağıtan, yakan olaylara şahit olduk. Bugün geldiğimiz nokta ise ‘yaşamak için yaşatmak’tır. İşçi ve işveren bir bütünün iki eşit parçasıdır. Bu anlayış içerisinde Denizli’miz için güzel şeyler yapacağımıza inanıyorum.” şeklinde konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Aydın Bölge Müdürü Yakup Balık da seminerlerimizin ikinci grubuna katıldı ve bir selamlama konuşması yaptı. Konuşmasında “Beni bu toplantınıza davet etmenizden onur duydum. Yapacağınız çalışmalarınızın verimli ve hayırlı olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.

Eğitim Seminerlerimizin birinci gününde “Kimlik ve Temsil Kültürü” konulu sunumunu yapan Genel Başkan Danışmanımız Yahya Düzenli, kimliğe ilişkin kendi tarihsel kültürümüz içerisinden üç hikaye anlatarak başladığı konuşmasında ; “Farklı doğmamıza ve farklı özelliklerde olmamıza rağmen eğer şartların tesiriyle çevremizin telkinlerine aldanırsak orijinal kimliğimizi, ait olduğumuz iklimi unuturuz…Nerede ve hangi şartlar altında olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım mutlaka kimliğimizin gereğini yapmalıyız… Ne kadar saklamak isterseniz isteyin, kimlikler sonuna kadar gizlenemez, bir gün mutlaka ortaya çıkar. Yani ‘herşey aslına rücu eder.’ Onun için temsilcileri olduğunuz kurum belirsiz ve gizli bir kimliğin sahibi değil, kendilik değeri olan açık ve orijinal bir kimliğin sahibi olmak zorundadır. Toplumların tarihsel konumları kimliklerini ortaya koyabildikleri nisbette mümkündür. Dün; kimliğinin bilincinde olan bir beyliğin dünya imparatorluğunu gerçekleştirdiğini düşündüğümüzde, bugün de aynı kimliğin tarihsel uzantısı olarak küresel gerçeklerin farkında olarak her alanda ortaya ortaya koyacağımız tavır, tutum, duruş ve eylemlerimizle varoluşumuza anlam katabilir ve dünya gücü olabiliriz. Sendikal kimliğin oluşumunda da yerli ve tarihsel değerlerimizi sendikal eylemlerimize giydirdiğimiz ölçüde varoluşumuza meşruiyet kazandırabiliriz… İlk insan-ilk peygamberle birlikte başlayan kimlik ve temsil kültürünün sendikal vizyona taşınması ve indirgenmesiyle bu tarihsel kimlik yürüyüşümüzü sürdürebiliriz… İnsan ve kurumlar sahip oldukları ‘değer’lerle varolabilirler. Aksi halde varoluşlarının insani bir kıymeti yoktur. İnsanları tanımlarken ‘değerli insan’ veya ‘değersiz insan’ olarak mutlaka bir ‘değer’e nisbet etme gereği duyuyorsak, bu durum insanın ancak ve ancak ‘değerleriyle’ insan olabileceğini göstermektedir. İçinde bulunduğunuz kurum da ‘değerler‘iyle ‘diğerleri’nden ayrılabilir… Necip Fazıl’ın “kim var? diye seslenilince sağına ve soluna bakınmadan ‘ben varım’ şuuru” olarak tarif ettiği kimlik ve mes’uliyet bilincini kuşandığımız an mesele bitmiştir…Temsil kültürüne haiz insanlar olarak bizler; sadece yaptıklarımızdan değil, yapmaya muktedirken yapmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız.” şeklinde konuştu.

Programlarımızın ikinci gününde Genel Başkan Ekonomi Danışmanı Dr. Ahmet Atılgan; “Avrupalılar atlara koşulan pulluktan traktöre 700 senede geçtiler. Fakat bilgisayar 30 senede bütün dünyayı sardı. Değişim gittikçe ivme kazanıyor. Böyle giderse, belki bir gün, şöyle reklamlar duyacağız: ‘ Beğenmediğiniz organlarınızı yenileri ile değiştiriyoruz!’ Değişimin dışında kalmak mümkün değil. Küreselleşme süreci değişemeyenleri ezip geçecek. Ya değişeceğiz ya değişeceğiz. Değişmezsek taş gibi donup kalacağız. Bilgilerimizi, becerilerimizi, mesleki niteliklerimizi sürekli çeşitlendirmek, geliştirmek zorundayız. Yeni bilgilerle donanırsak yeniden dünyanın efendileri olabiliriz. Bu hiç de zor değil. Hayal değil. Amerikalılar kadar üretmeyi bilsek dünyanın 4. büyük ekonomisi olacağız. Yunanlılar kadar üretken olsak dünyanın 6.büyük ekonomisi olacağız. Bunlar olmayacak şeyler değil.

Türkiye’yi 2002’de erken seçime IMF ve paralel güçler sürükledi. Çünkü IMF, o zamanki hükümetle herhangi bir ekonomik hedef belirleyip buna ulaşmanın mümkün olmadığının farkındaydı. Hükümetler halkın güvenini yitirdikleri zaman doğru ekonomik politikalardan istenilen sonuçlar alınamaz. 18 Ocak 2002’de yenilenen ve 3 yıllık bir dönemi kapsayan stand-by anlaşmasının uygulanabilmesi için yeni bir hükümete ihtiyaç vardı. Türkiye GSMH’ya oranı %110’u bulan borçluluk oranı ile IMF vesayetinden kurtulamaz. Belediyelerdeki özelleştirmeler şirazeden çıktı. Hesabı-kitabı, tekniği ve sosyal boyutu olmayan özelleştirmeler Türkiye’nin gelecek 10 yılını sıkıntıya sokacaktır. Böyle özelleştirme olmaz. Bu özelleştirmeler işbilmez varisin çiftliği kahyaya satması gibi bir şey. İşçi çıkarmakla övünen belediye başkanları AK Partinin geleceğini tüketiyorlar. Halbuki AK Parti iktidarı enflasyonu önlemekte ve ekonomiyi büyütmekte başarılı olmuştur” şeklinde konuştu.

Daha sonra 4857 sayılı İş Kanunu konulu konuşmalarını yapan ve soruları cevaplandıran Hukuk Müşavirlerimiz Av. Oğuz Aksoy ve Av. Muharrem Özkaya; temsilciler ve üyelerimizi yakından ilgilendiren yasa maddeleriyle ilgili olarak “…4857 sayılı yasanın 11. maddesinde esaslı bir neden olmadıkça üst üste belirli süreli hizmet akdi yapılamayacağı, ayrımı haklı kılan bir sebep olmadıkça belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışanla belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışanlar arasında ayrım yapılamayacağı vurgulanmış; belirli süreli hizmet akdi bir defadan fazla tekrarlanınca belirsiz süreli hizmet akdine dönüşecektir. Düzenleme ile işkolumuzda çalışmakta olan geçici işçilerin hizmet akitleri birden fazla yenilenmekle belirsiz süreli hizmet sözleşmesine dönecektir. Ancak; hizmet akdinin belirsiz süreliye dönüşmesi geçici işçilere kadroya atanma hakkı vermemektedir. Yeni iş kanununun 11, 12, 13. maddelerinin düzenleme şekline göre yeni dönemde kadrolu işçi ile (belirli süreli) geçici işçi (belirli süreli) arasında ayrım yapmak mümkün değildir… Yeni iş yasamızın 22. maddesinde yapılan düzenleme ile işverenin iş sözleşmesi ile veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulaması ile oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik yapabilmesi için önce durumun işçiye yazılı olarak bildirilmesi gerektiğini ve işçinin de bu değişiklik önerisinin aldığı günden itibaren 6 iş günü içerisinde kabul ettiğini yazılı olarak bildirmesi veya fiilen işveren tarafından bildirilen yeni çalışma koşullarında çalışmaya başlaması gerektiği; aksi halde işçi tarafından kabul edilmeyen iş koşullarındaki değişikliğin işçiyi bağlamayacağı ve değişiklik önerisinin kabul edilmemesi gerekçe gösterilerek hizmet akdinin fesh edilemeyeceği……” şeklinde konuştular.

2005 yılı Şube Yöneticileri ve Temsilciler Eğitim Seminerlerimiz, ülkemizin tüm bölgelerinde aynı heyecan, aynı misyon ve aynı ruhu temsil eden Hizmet-İş ailesinin heyecanını yeniden kamçılamış olarak tamamlandı. Tüm şube yönetici ve temsilcilerimizin büyük bir ilgi ve dikkatle takip ettiği seminerlerimiz 2006 yılında da ihtiyaçlar doğrultusunda devam edecektir.