2014 yılının son Eğitim Programı, Konya Şube Başkanlığımız’a yönelik olarak Kırşehir’de gerçekleştirildi.
Sendikamızın Şube Yöneticileri, Temsilciler ve Komitelere yönelik 2014 yılı son Eğitim Programı, Konya Şube Başkanlığımız’a yönelik olarak Kırşehir’de gerçekleştirildi.
Genel Eğitim Sekreterimiz Ali Osman Kart’ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen programa Konfederasyonumuz HAK-İŞ ve Sendikamız HİZMET-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Genel Sekreterimiz Devlet Sert, Genel Mali Sekreterimiz Fahrettin Kütükçü, Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Zekeriya Koca, Konya Şube Başkanımız Vacit Sır, HAK-İŞ Kırşehir İl Temsilcisi Ferhat DEMİR, Konya Şube Kadın, Gençlik, Kültür-Sanat ve Engelli Komite Başkanlarımız ve işyeri temsilcilerimiz katıldı.
“EĞİTİM ÖRGÜTLENMENİN YOLUNU ÇİZER”
Programın açılış konuşmasını yapan Genel Eğitim Sekreterimiz Kart, eğitimin, sendikamızın olmazsa olmazlarından olduğunu ve zaman ve mekân gözetilmeden devam ettirildiğini belirterek, “Eğitimli temsilcilerimizin örgütlenme kapasitelerinin de artacağı bilinciyle eğitimlerimizi hızlandırıyoruz. ‘Eğitilmeyen öğütülür’ gerçeğiyle, hayatın değişik, gelişen gerçeklerine karşı Sendikal donanımızı sürekli yeni ve canlı tutmak için eğitimlerimize ara vermeden devam ediyoruz. Eğitim örgütlenmenin yolunu çizer, önünü açar. Bu bilinçle, ülkemizdeki tüm emekçilerin eğitimlerinin öncelikli olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Sendikamızın, eğitim felsefesinin bir parçası olarak üyelerin üniversitede okuyan çocuklarına yönelik uygulamaya konulan Eğitim Yardımının bu dönemde de sürdürüldüğünü kaydeden Kart, şunları söyledi: “Biz, üyelerimizin çocuklarının Sendikal kültürle bağlarını sürekli kılmak için, onların eğitimlerine katkı olması için eğitim yardımımıza devam ediyoruz. Ayrıca tüm üyelerimizi Ferdi Kaza Sigortası kapsamına aldık. Sadece bu iki uygulamamız bile farklı ve yeni bir sosyal sendikacılığa örnek uygulamalardır. Sadece Toplu İş Sözleşmesi ile sınırlı bir sendikal anlayışla değil, üyelerimizin sosyal, kültürel ve moral hayatlarına da katkı olabilecek etkinliklerimizi de devam ettiriyoruz.”
“ASIL İŞİ YAPAN TAŞERON İŞÇİLERE KADRO VERİLMELİDİR”
Eğitim Seminerimizde konuşan Genel Başkanımız Mahmut Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından taşeron uygulamaları, sendikal mevzuat ve iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yeni bir paket hazırlığı yapıldığını belirterek, “Taşeron sorunundaki taleplerimizi ısrarla devam ettiriyoruz ve takipçisi olacağız” dedi.
Düzenlemenin Ocak ayının ilk haftasında gündeme geleceğini ifade eden Arslan, şöyle konuştu: “Biz de bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son taşeronluk yasası bizim taleplerimizi bütünüyle karşılamadı ama önemli bir adım atıldı. Taşeron firmalarda çalışan işçiler, sendikalara üye oldukları zaman, sendika yetkiyi alır ise, işveren Kamu işveren sendikalarına üye olur ise Kamu işveren sendikası işveren adına Sendika ile toplu sözleşmeyi yapacak ve sözleşme farkları da Kamu tarafından ihale sözleşmesinin üzerine ilave olarak ödenecektir. Bu önemli bir düzenlemedir. Biz, kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilmesini talep ediyoruz. Çünkü yaptıkları iş kamu hizmetidir. Atılan adımlar var. Türkiye’de 1 milyonu geçen sayıda taşeron işçisi var. Kamuda çalışan işçilerin 4 katından fazla taşeron işçi çalışıyor. Onun için Taşeron gerçeğini kamuoyuna yeterince anlatmamız gerekiyor. Biz “Türkiye’de ilk defa, “Taşeron gerçeği” isimli bir araştırma yaptırdık, bunu kitap haline de getiriyoruz. İşçilerin %80’i asgari ücret civarında ücret alıyor. Büyük bölümü kıdem tazminatı alamıyor. Bu sorunun bir an önce tedavi edilmesi gerekiyor. Taşeron sorunundaki taleplerimizi ısrarla devam ettiriyoruz ve takipçisi olacağız.
“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EN TEMEL SORUNUMUZ, ÖNCELİĞİMİZDİR”
İşçiler ‘İş Kanununa aykırı olarak çalıştırılıyoruz’ diye dava açıyor. ‘Kamuda kadrolu işçinin yaptığı işi yapıyoruz’ şeklinde dava açıyor. Mahkeme muvazaa kararı vermiş. Ama bu kararlar uygulanmıyor. Asıl işverenin işçisidir kararı çıkıyor fakat kadro verilmiyor. Mahkeme kararıyla kadro alınamıyor. Bu konuda yeni bir hazırlık var. Hem muvazaa kararlarının hayata geçmesi, hem de üniversite mezunu olup işçi statüsünde kalan arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için çalışıyoruz. Çünkü bu arkadaşlarımız da mağdur durumdadır. Belediyelerde yaklaşık 3 bine yakın arkadaşımızın haksızlıklarının giderilmesi için yasal düzenleme yapılması gerekiyor. 2007 yılında geçici işçilere kadro verilirken bugünkü taşeron gerçeğinin yaygınlaşmasını sağlayan düzenleme yapılmıştı. 5 ay 29 günden fazla geçici işçi çalıştırılamayınca taşeronluk mecburi hale geldi. Yeni bir düzenleme yapılırsa Taşeron gerçeğinden uzaklaşmış olacağız. Geçici işçiler 5 ay 29 günden fazla çalıştırılamaz hükmünün değiştirilmesi gerekiyor. Bakanlıkla görüşmelerimiz devam ediyor. Ciddi dirençler var, ama biz bunu seslendirmeye devam edeceğiz.”
“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NDE YENİ ZİHNİYETE İHTİYAÇ VAR”
İş sağılığı ve güvenliği konusunda da yapılması gereken çok şeyin olduğunu belirten Arslan, şunları kaydetti: “2014 yılında yaşadığımız büyük acılar var. Türkiye’nin böyle bir tabloyu taşımaması gerekiyor. Bu konuda da bir taslak hazırlanıyor. Bütün Türkiye’deki belediye çalışanlarının İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yeni mevzuata göre eğitilmesi gerekiyor. Sadece temsilcileri değil, tüm işçileri eğitmemiz gerekiyor. Belediyelerle birlikte bu eğitimleri ortak bir projeyle yapmamız gerekiyor. Görüşmelerimiz sürüyor. Köklü bir dönüşümü bu konuda gerçekleştirmemiz gerekiyor. Başta inşaat sektöründe olmak üzere insanlar bilerek ölüme gönderiliyor. Bunun adı iş kazası değildir, cinayete yol açan bir uygulama ile karşı karşıyayız. Genç çocuklarımızı tabutlarla taşımak zorunda kalıyoruz. İşverenler bu konuda “önce insan hayatı”na saygıları olmalı, gerekli tedbirleri almalı. Her şey insan üzerine bina edilir. Yeryüzünde insan onuruna yaraşır bir şekilde hayatımızı idame ettirmemizden daha doğal bir şey olamaz. Anayasamız da bu konuda zorunluluklar getirmektedir. Elbette Türkiye madenlerini işletsin, rezidanslar, gökdelenler, yollar, köprüler yapılsın ama bunu yapan insanların mutlaka iş güvenliğinin sağlanması gerekiyor.
Yüksek binalar yapılıyor ama bir hiç uğruna genç çocuklarımızı kaybediyoruz. Buna itiraz ediyoruz. Madenlerimiz de ha keza böyle. Yaşadığımız facialar böyle devam edemeyeceğimizi ortaya koyuyor. Bu öncelikle bir devlet sorumluluğudur. Yeni kanunda işveren tedbirleri alıyor fakat işçiler yerine getirmiyorsa bu durumdan işçiler de sorumlu olacak. O yüzden iş sağlı ve güvenliği konusunda azami titizliği, göstermemiz gerekiyor. Hepimiz yaptığımız işe göre önlemleri alalım. Türkiye’de ölümlü iş kazalarının %95’i önlenebilir kazalardır. Yani önceden tedbir alınsa önlenebilir kazalardır. Ayrıca kazaların getirdiği büyük maliyetler var. Bütün arkadaşlarımızın burunlarının kanaması bile bizim için üzüntü kaynağıdır. Çin’de son 7 yıl içerisinde Maden kazalarındaki istatistikler aşağı çekilmiş. Ne yapmışlar? Yeni teknoloji kullanmışlar, eski ocakları kapatmışlar, tedbirler almışlar. Çin’de bile bunlar aşağı çekilebiliyorsa bu imkansız değil demek ki. Bizim işverenlerimizin tamahkârlığı ölümlü kazaları bir türlü sona erdiremiyor.
Son çıkan kanunda Yeraltında çalışan işçilere ilişkin iyileştirmeler yapıldı. İşverenlerin kimisi ‘biz bu şartlarda işçi çalıştıramayız’ dediler. Dedim ki, ‘Biz madenlerin kapatılmasını istemiyoruz. Ama siz yasal olarak bu hakları vermek zorundasınız. Bu kurallara uyacaksınız.’ Ne yaptılar? İşçilere, “Devlet sizin maaşlarınızı 2 katına çıkardı. Bu durumda siz servisinizi kendiniz bulacaksınız, yemeğinizi kendiniz evinizden getireceksiniz’ dediler. Bu durumda gariban işçiler yemeklerini sefer tasıyla evden getiriyorlar, servislerini kendileri tutuyor. Ermenek’teki en son kaza da madende yemek yerken olmuştu. Yerin yüzlerce metre derinliğinde yemek yerken ölümle karşılaşıyorlar. Ermenek örneğinde olduğu gibi, insanların geçim kaynakları yok, şartlar ne olursa olsun sadece madende çalışmaya mahkûmlar. Görülüyor ki, bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Her an ölümle karşı karşıya olanlar var. Soruna ciddi yaklaşılsa, sorun çözülecek.”
“ASGARİ ÜCRET YAPISAL SORUN OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR”
Arslan, asgari ücret konusunu da değinerek, asgari ücretin yapısal sorundan dolayı hakkaniyete uygun tespit edilemediğini söyledi.
Asgari ücretin, bir çalışanın bir ay içerisinde asgari ihtiyaçlarını karşılayacak ücret demek olduğunu ifade eden Arslan, şöyle konuştu: “Mutfak, kira, eğitim, diğer giderlerinin karşılanacağı bir ücret olması gerekirken bugün bu rakamlar gerçeklerden uzak olarak belirleniyor. Ve her yıl bir hayal kırıklığı oluşturuyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısı problemli. 15 kişilik komisyonda 5 kişi işveren, 5 kişi hükümet, 5 kişi de işçileri temsilen sadece Türk-İş bulunuyor. HAK-İŞ komisyonda yok. Niçin yok? 1980 darbesinin getirdiği yasa halen varlığını koruyor. İşçileri temsilen komisyonda bulunan örgüt, en azından bizle görüşüp, önerileriniz nedir diye sormuyor, buna bile tahammülleri yok. Bu yapıdan nasıl bir asgari ücret çıkar görüyorsunuz. Bu tek tipçi, darbeci zihniyetin ürünlerinin sorgulanmasını istiyoruz. Bu yapı mutlaka değişmelidir. Temsil, kimsenin insiyatifine bırakılmamalıdır. Üye sayısına göre temsil sağlanmalıdır. 12 Eylül darbecilerinin belli bir örgüte sağladığı imkânları Hak olarak görüyorlar. Buna itirazımız var. Asgari ücretin evli ve 2 çocuklu bir ailenin geçimini temin edecek şekilde belirlenmesi gerekiyor. Ama o düzenlemeleri yapmaktan uzak durumdayız. Komisyon da aslında göstermelik olarak çalışıyor. Kamuoyunun da sağlıklı bir bilgilendirmeye ihtiyacı var. Kamuoyu her yıl bir ay yapay olarak meşgul ediliyor. Bu taleplerimizi, itirazlarımızı paylaşmaya devem edeceğiz.”
Eğitim konusunda da bilgi veren Genel Başkanımız Arslan, “İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği, TİS, Taşeron Mevzuatı ve diğer konularda işyeri eğitim programlarımızı birer günlük olarak yapmaya devam edeceğiz. Bu konuda şubelerimizin planlamalarını bekliyoruz. İlla ki 4 yıl bölgesel eğitim programlarımızı beklemeyelim. Bu hakikaten ihmal edilmemesi gereken bir konudur. İşverenlerimiz ve işçilerimizi bu konuda motive etmemiz gerekiyor. Uygun zemin ve zamanı bulup bu konuya geçerlilik kazandırmamız gerekiyor. Bu programlar da Toplu İş Sözleşmelerimiz kadar önemlidir. İşyerlerindeki arkadaşlarımızı da eğitmemiz, donatmamız gerekiyor” diye konuştu.
Daha sonra Genel Mali Sekreterimiz Fahrettin Kütükçü, yaptığı konuşmada, Hizmet-İş Sendikamızın eğitim seminerlerinin kalitesi ve farkına dikkat çekti.
Yıllar öze temsilcilik yaptığı bir sendikanın eğitim seminerine davet edildiğini ve kendilerini Darwin’in Teorisini anlatıldığını kaydeden Kütükçü, “Darwin’in Teorisiyle sendikacılığın ne alakası var?” diye sorguladım. Anladım ki, teorinin sendikacılığa değil ama kökü dışarıda sendikacıların bu teoriye ihtiyacı var. Çünkü adamlar sendikacılık yapmıyorlar, sendikacılık adı altında ideolojik ve siyasal tercihlerini empoze ediyorlar. Eğitimle geliştirmeyi değil, değiştirmeyi amaçlıyorlar. Bezim eğitimlerimizde ise işçinin dili, dini, etnisitesi, siyasal görüşü konu edilmiyor, iş sağlığı ve güvenliğinden iş hukukuna kadar işçinin bire bir ilgili olduğu konularda eğitim veriliyor. Eğitim insanın kendini yenilemesi ve geliştirmesidir” diye konuştu.
Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Zekeriya Koca da işyeri sendika temsilcilerinin işyerlerinde seçilmiş ve öne çıkmış insanlar olduklarını kaydederek, “Adı üstünde temsilcidir, temsil durumu var. Temsilcinin temsil gücü olmalıdır. İşte bu güç bilgidir, donanımdır, samimiyettir” dedi.
Eğitim seminerlerini önemsediğinin altını çizen Koca, şöyle konuştu: “Bu programlarda eğitim, tanışma, beraber vakit geçirme ve deneyimleri paylaşma gibi faaliyetleri bir arada yapıyoruz. İlk ayet ‘Oku!’ diye başlar. Okuyarak, görerek, duyarak öğreniriz. Ama asıl olan husus, Yunus Emre’nin, ‘İlim, ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okutmaktır’ deyişiyle işaret ettiği üzere, olgunluktur, pişmektir. Bildiğini iddia etmek değil, bilgiyi davranışlara yansıtmaktır.”
Koca, Hizmet-İş Sendikamızın son bir yıldır yoğun bir örgütlenme çalışması içinde olduğunu vurgulayarak, “Çalışmalarımızın olumlu sonuçlarını alıyoruz. Üye sayımız yüz bine yaklaştı. Bunu yanında HAK-İŞ’e bağlı sendikaların örgütlenme çalışmalarımızda da yardımcı olmamız gerekiyor” diye konuştu.
Konya Şube Başkanımız Vacit Sır da eğitim için sağlanan imkanlardan dolayı teşekkür ederek, şube yönetimi ve temsilciler için faydalı olduğunu söyledi.
Eğitim Seminerinde Genel Başkan Danışmanımız Yahya Düzenli “Kimlik ve Temsil Kültürü” konulu sunumunda, sendikal kimlik ile değerlerin fiiliyata taşınmasındaki önemi anlattı.
Kimlik, kurumsal kimlik, örgüt bütünlüğü, liderlik etme, mücadeleye kendi rengini verme, birlikte davranma ve risk alma vb. başlıklar altındaki sunumunu görsel efektler ve yaşanmış örneklerle anlatan Düzenli, insanı diğerlerinden ayıran en önemli hususun değerler olduğunu ve bu değerlerin insan ve örgüt hayatına etkilerini anlattı.
Sendikamız Hukuk Müşaviri Av. Oğuz Aksoy da İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği, yıllık izinler, temsilcilerin kanuni hakları ve görevleri anlattı, katılımcıların sorularını cevapladı.
Programda Genel Başkanımız Arslan’a Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü İşçileri tarafından bir seramik vazo hediye edildi.
Program sonunda katılım sertifikası verilerek, toplu fotoğraf çektirildi.