“Sendikal hareketin çekici gücü örgütlenme ise, itici gücü de eğitimdir”
Uluslararası Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu (PSI) ile Türkiye’de PSI üyesi sendikaların birlikte yürütmekte olduğu “Nitelikli Kamu Hizmetleri İçin İnsan Onuruna Yakışır İş Projesi” faaliyetleri kapsamında bir seminer düzenledik.
04 Ekim 2012 tarihinde Sendikamız iktisadi işletmesi Emek Konukevi Necati Çelik Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen “Güvencesiz Çalışma Biçimlerinin Sendikal Örgütlenmeye Etkileri” konulu seminere Genel Teşkilat Sekreterimiz Zekeriya Koca, Genel Eğitim Sekreterimiz Ali Osman Kart, Ankara Şube Başkanlarımız ve Şube Yöneticilerimiz, Genel Sekreter Yardımcılarımız Av. İsmail Özgüven ile Metin Karagöz, Genel Başkan Danışmanımız Yahya Düzenli, uzmanlarımız ve işyeri temsilcilerimiz katıldı
Kamu Hizmetleri Enternasyoneli (PSI)’nin mali katkılarıyla gerçekleştirilen Güvencesiz Çalışma Biçimlerinin Sendikal Örgütlenmeye Etkileri Seminerinin açılış konuşmasını yapan Genel Eğitim Sekreterimiz Ali Osman Kart, Sendikamız HİZMET-İŞ’in eğitim faaliyetlerine verdiği önemi şu sözlerle tanımladı: “Sendikal hareketin çekici gücü örgütlenme ise, itici gücü de eğitimdir. Eğitim sürecinin örgütlenme faaliyetleri ile birlikte yürütülmesi örgütlenmenin kalitesini de yükseltmektedir. ”
Konuşmasında PSI ve etkinlikleri hakkında bilgi veren Genel Eğitim Sekreterimiz Kart, “Nitelikli Kamu Hizmetleri İçin İnsan Onuruna Yakışır İş Projesi’nin önceliklerinden birisi olan Güvencesiz Çalışma Modelleri konusunda sendikal kesimleri bilgilendirmek ve bilinçlendirmek üzere bu semineri tertiplediğimizi söyledi.
Seminerde İş Yaşamında Güvencesiz Çalışma Modellerine dair kapsamlı bir sunum yapan Genel Sekreter Yardımcımız Av. İsmail Özgüven “Çalışma hayatında kısmi süreli, belirli süreli, çağrı üzerine, telafi çalışma, kiralık işçilik gibi farklı biçimlerde karşımıza çıkan güvencesiz istihdam biçimlerinin hem çalışanların iş güvencesini ve sağlığını tehlikeye attığını, hem de sendikal örgütlenmeyi zayıflattığını vurguladı.
Özgüven konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dünya genelinde trend, maalesef, kamu sektörünün her açıdan daraltılarak özel sektörün sağlık, eğitim, toplu ulaşım, su, kanalizasyon gibi en temel kamu hizmetleri alanına girmelerinin teşvik edilmesi yönündedir. Özelleştirme ve taşeronlaştırma, küreselleşmenin ve küresel sermayenin sınırları aşarak her şeyi ticari meta olarak değerlendiren anlayışın tezahürü olarak ülkemizde de yaygınlık kazanmıştır. Taşeronlaşma ve özelleştirme uygulamalarında kullanılan temel argüman kamu hizmetleri maliyetlerinin düşürülmesidir. Gerçekte ise, sanıldığı gibi maliyetler düşmemekte, tam tersine artmaktadır. Şöyle ki; taşeronlara ödenen katma değer vergisi, müteahhit payı ve yapılan işin kalitesizliği nedeniyle ömrünün kısa olması ve bu yüzden yenileme mecburiyeti, maliyetleri aşırı yükseltmektedir. Kamu İhale Kurumu verilerine göre, ülkemizde taşeronlaşmanın en yaygın olduğu kamu kurumlarının başında %41 ile belediyeler ve %26 ile sağlık kuruluşları gelmektedir. Bugün kamuda daimi işçi sayısı, yaklaşık taşeron işçi sayılarının üçte biridir. Yani, kamuda taşeron işçisiyle hizmet asıl, kamu işçisi eliyle yürütmek ise istisnai bir çalışma biçimine dönüşmüştür.”
Esnek çalışma biçimleri ve taşeronlaşmanın işçiler arasında dayanışma ruhunu tahrip ederek işçileri birbirlerinin rakibi yaptığını, böylelikle de işverenlerin oyuncağı haline getirdiğini belirten Genel Sekreter Yardımcımız ÖZGÜVEN, “Bu durum, örgütlenmenin önünde en büyük engeldir” dedi.