Ana Sayfa » Faaliyetlerimiz » Dış İlişkiler » EPSU Yerel Ve Bölge Yönetimleri Komite Toplantısına Katıldık

EPSU Yerel Ve Bölge Yönetimleri Komite Toplantısına Katıldık

EPSU daimi komitelerinden Yerel ve Bölge Yönetimleri Komitesi’nin 45. Toplantısı Brüksel’de yapıldı.

Sendikamız HİZMET-İŞ’in 2007 yılından beri en aktif üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Kamu Hizmetleri Federasyonu (EPSU) daimi komitelerinden Yerel ve Bölge Yönetimleri Komitesi’nin 45. Toplantısı, Belçika’nın başkenti Brüksel’de 22 Eylül 2015 tarihinde gerçekleştirildi.

Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Litvanya, Norveç, Romanya, İspanya ve İsveç’te yerel ve bölge yönetimlerinde örgütlü sendikaların temsilcilerinin hazır bulunduğu toplantıya Türkiye’den sadece Sendikamız HİZMET-İŞ katıldı.

Danimarka HK/Kommunal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı ve EPSU LRG Komitesi Başkanı Mads SAMSING’in başkanlık ettiği ve Avrupa Sendikalar Enstitüsü (ETUI) binasında yapılan toplantıyı Sendikamız HİZMET-İŞ adına Dış İlişkiler Uzmanlarımızdan Recep ATAR takip etti.

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC)’ndan Daniel Basso ve Avrupa Sendikalar Enstitüsü (ETUI) araştırma uzmanlarından Vasyl Kirov’un ve Almanya Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Evelyn Gebhard’ın konuşmacı olarak iştirak ettiği toplantıda EPSU adına Yerel ve Bölge Yönetimleri Uzmanı Christine Jakob, Francisco Junco Pando, Jessica Prairial, Vasyl Shylov ve Xenofon Zimoziogas yer aldı.

Toplantının ana gündem maddesi, dijitalleşmenin kamu hizmetlerine ve kamu sektörü çalışanlarına etkileri hakkında idi. Sayılaşma / sayısallaştırma (digitisation) ile dijitalizasyon (digitalisation) terimlerinin birbirlerinden farklı olduğuna işaret edilen toplantıda, olası kavram karmaşasının önüne geçebilmek amacıyla şöyle bir açıklama getirildi:

Sayılaşma / sayısallaştırma (digitisation), dijital ve bilgisayar teknolojilerini kullanarak bireysel analog bilgileri ve bilgi dalgalarını dijital bitlere (verilere)
dönüştürmektir. Dijitalizasyon (digitalisation) terimi ise sosyal hayatın birçok alanının dijital iletişim ve medya altyapıları ile tasarlanması ve düzenlenmesini kapsamaktadır. Dijitalizasyon, 60 yılı aşkın bir süreden beri bilgisayarın günlük hayatımıza girmesiyle birlikte başlamış ve son yıllarda, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri ile ivme kazanmıştır.

Toplantıda, 2015 yılı Aralık ayı içerisinde yeniden belediyeleştirme (remunicipalization, özelleştirilen kamu hizmetlerinin tekrar kamu kontrolüne
geçmesini/dönmesini ifade eder) konulu bir çalıştay yapılmasının planlandığı bilgisi paylaşıldı.

Toplantıda, çalışma takvimine Avusturya, Almanya, İngiltere, Fransa, Yunanistan, Macaristan gibi AB üyesi ülkelerin yüz yüze kaldığı mülteci sorununun ve bu sorunun sosyal hayata yansımalarının eklenebileceği not edildi.

Asgari ücret (minimum wage) ile yaşam/yaşanılabilir ücret (living wage) arasındaki ayrıma dikkat çekilen toplantıda, İtalya’da hükümetin, yaşanabilir ücret (living wage) konusunda yasal düzenleme yapılması yönünde çalışmalara başladığı bilgisi paylaşıldı.

“Dijitalleşme, İstihdam ve Yerel Yönetimler” başlıklı gündem maddesi altında, “Dijitalleşme ve Kamu Hizmetleri” başlıklı bir sunum yapan ETUI Uzmanı/Araştırmacısı Dr. Vasyl Kirov, “Bu alanda yeterli kaynak bulmak zor; çünkü, bu alandaki akademik çalışmalar yok denecek kadar azdır. Dijitalleşme, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerden ve imkânlardan yararlanılarak bilginin oluşturulması, işlenmesi, kullanılması ve paylaşılması yoluyla ekonomik ve sosyal hayatının dönüştürülmesini ortaya koyan bir kavramdır. Kamu hizmetleri de kamu otoritelerinin e-devlet, e-sağlık gibi girişimleriyle dijitalleşmektedir ki bu süreç ve bu yöndeki çabalar, kamu hizmetlerinin modernleştirilmesinin ana kaldıracı olarak görülmektedir.

Avrupa 2020 adlı stratejik belgede de, sürdürülebilir, akıllı ve kapsayıcı büyüme hedefine ulaşılabilmesi için üye devletlerin istihdam, eğitim, çevre, sosyal içerme ve kalkınma alanlarında başarması gerekenlere yer verilmiş ve bu hedeflerin tutturulabilmesi için belirlenen 7 ana girişim arasında dijital gündem (digital agenda) de sayılmıştır. Dijital gündem çerçevesinde, AB’nin ve üyesi devletlerin bilgi-işlem ve iletişim teknolojilerinden yeterince yararlanılmasına vurgu yapılmıştır.

Dijital gündem, devasa ekonomik ve sosyal kazanımları bağlamında, kamu hizmetlerini modernleşmeyi amaçlamaktadır. Dijital Tek Pazar Paketi (DSM-Digital Single Market), Avrupa’da iletişimde, ticarette ve bilgi paylaşımında var olan engelleri kaldırarak 2019 yılına kadar 425 milyar Euro’luk ek bir büyüme yaratılabileceğini öngörmektedir.

DSM paketinin 3 temel önceliği şöyledir:
– Vatandaşların ve işletmelerin online olarak gıda ve hizmetlere daha kolay ulaşması,
– Dijital ağlar ve hizmetler için doğru koşulların (altyapı, yasal düzenlemeler gibi) oluşturulması,
– Avrupa dijital ekonomisi büyüme potansiyelinin maksimize edilmesi (azami düzeye çıkartılması).

Etkin bir vergi toplama sistemi, sosyal güvenlik primlerinin tahsilatı, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, eğitim hizmetlerinde kalitenin yükseltilmesi, vize ve pasaport hizmetlerinin geliştirilmesi, daha verimli gümrük uygulamaları gibi amaçlar doğrultusunda kamu hizmetleri dijitalleştirilmektedir. Örneğin, Danimarka’da 2015 yılı hedefi, kamu otoriteleri arasında yazılı iletişimin en az %80’inin dijitalleştirilmesinin sağlanmasıdır. Böylelikle, yaşlı bakımı, sosyal hizmetler, eğitim gibi alanlarda kamu hizmetleri sunumunun hızlanacağı, takibinin kolaylaşacağı, kalitesinin yükseleceği ve kamu harcamalarının azalacağı değerlendirilmektedir” dedi.

ETUI Uzmanı/Araştırmacısı Dr. Vasyl Kirov’un sunumunda öne çıkan hususlar şöyledir:

2015 yılı Dijital Ekonomi ve Sosyal Endeksi (DESI) verilerine bakıldığında, Batı Avrupa ülkelerinin dünya ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir. Kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi, zaman, para ve işgücünde tasarruf sağlayarak kamu harcamalarının azalmasına katkı yapacaktır. Bu alanda sonuç alabilmek için, bu hizmetlerinden ne şekilde yararlanabileceğini bilen “becerikli kullanıcılara” yani bilinçli, bilgili ve becerikli vatandaşlara gereksinim vardır.

Elbette, kamu hizmetlerinin dijitalleşmesinin kamu sektörünün yeniden yapılandırılmasına yol açmaktadır ve istihdama yansımaları olmaktadır. Bir yandan yeni çalışan (işçi, memur) profilleri ortaya çıkmakta, öte yandan ise kamuda aynı işleri yürütmek için daha az sayıda çalışana ihtiyaç duyulmaktadır.

Kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi sadece maliyet azaltıcı tedbirler ve uygulamalar olarak görülse de, bu dönüşüm süreci, stres, psikolojik gerilme, tatminsizlik, mahremiyet (gizlilik) endişeleri, çalışan sayılarında azalma gibi olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.

Kullanıcıların/vatandaşların tatmin/memnuniyet düzeyi, kamu hizmetlerinin etkinliğini ölçmenin göstergesi, dolayısıyla çalışanların faaliyetlerinin kalitesini ölçmenin göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

Bu sürecin işyeri, işkolu (sektör) ve ülke düzeyinde toplu pazarlık görüşmelerine etkileri olacaktır. Çalışanların sayısı, yeni istihdam modelleri, yeni çalışan profilleri, kurum/kuruluş içi hareketlilik gibi alanlara etkileri olacaktır. AB ve ulusal düzeydeki sosyal diyalog kanalları ve mekanizmalarında, kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi süreci ele alınarak tüm boyutlarıyla değerlendirilmelidir. Aynı şekilde, dijitalleşmenin işyeri ve işletmelerin yeniden yapılanması, dolayısıyla yeni iş ve istihdam biçimleri, bilgi-beceri-eğitim ihtiyacı gibi konularda, hem AB ülkeleri, hem de kamu sektöründe faaliyet gösteren sendikalar arasında koordineli çalışmalara, bilgi ve deneyim paylaşımına ihtiyaç doğmaktadır.

Dijital Tek Piyasa Kanunu’na Doğru-2015 başlıklı sunumunda Almanya Sosyal Demokrat Partili Avrupa Parlamentosu Milletvekili Evelyn Gebhard özetle şunları söyledi:

“Kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi yüzünden çalışma hayatını düzenleyen yasalarda düzenlemeler yapmak gerekecektir. Bu trend, bilişim mühendisleri, programcı, daha karmaşık yazılımları çalıştırabilecek güçlü bilgisayarlar gibi çalışanlara ve ürünlere olan gereksinimi artıracaktır.

Mevcut çalışanların hizmet içi eğitim programlarından geçirilerek bu dönüşüm sürecine adapte olmaları ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, sendikalar, çalışanlar ve dijital dünyanın uzmanları arasında diyalog kurulmalıdır. Yeni dönemde, sosyal güvenlik sistemi nasıl yapılandırılacaktır, çalışanların sosyal güvenlik hakları ne şekilde düzenlenecektir, engellilerin durumu ne olacaktır? gibi yanıt bekleyen çok sayıda soru vardır.

Dijitalleşme, sosyal hayatı, sosyal hayat, işgücü piyasasını değiştirmektedir. Dijitalleşme, esnek çalışma biçimlerinin kapsamını genişletecektir. Uzaktan çalışma daha da yaygınlaşacaktır ve uzaktan çalışanların sayısı hızla artacaktır. Video konferanslar gibi etkinlikler, yöneticilerin, uzmanların ve çalışanların etkileşimini artıracaktır. “

Toplantının öğleden sonraki bölümünde, AB ile ABD arasında çok kapsamlı ticaret ve yatırım ortaklığı (Transatlantic Trade and Investment Partnership-TTIP) kurulması için 13 Şubat 2013 tarihinde müzakereleri başlatılan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Antlaşması’nın yerel ve bölge yönetimlerine olası etkileri üzerinde duruldu.

Bu antlaşma, sadece ekonomik anlamda değil siyasi ve stratejik anlamda da oldukça önem arz etmektedir. Ekonomik anlamda bu karar bugüne kadar bir serbest ticaret alanı oluşturulması konusunda atılmış en büyük adım niteliğini taşımaktadır. AB ve ABD’nin dünya ekonomisinin yaklaşık olarak yarısını (% 46,7) ve dünya ticaretinin yaklaşık olarak üçte birini (% 30,4) teşkil ettiği; karşılıklı yatırımların değerinin ise 3,7 trilyon dolar olduğu düşünüldüğünde, iki taraf arasındaki ticaret ve yatırım ilişkisinin boyutlarının dünya ekonomisi açısından ne ifade ettiği çok daha iyi anlaşılmaktadır.

EPSU ve üyesi sendikalar, TTIP’den muaf/özgür yerel ve bölge yönetimleri kurmak yönünde Brüksel ve Viyana girişimlerini başlatmıştır.

SOSYAL DİYALOG ÇALIŞMA GRUBU
Sosyal Diyalog alanında geçtiğimiz Mart ayı başında Avrupa Komisyonu Başkanı Junker’in katılımıyla yüksek düzeyli bir toplantı gerçekleştirilmiş idi ve toplantıda EPSU ve CEMR’dan yöneticiler hazır bulunmuştu. Bu yılın sonuna doğru bir başka toplantı yapmayı planlıyoruz.

10 Kasım 2015 tarihinde Berlin’de yeşil işler ve mülteci sorunu içerikli bir toplantı yapacağız. Mültecilerin sosyal entegrasyonu nasıl sağlanacak? Onların bilgi ve becerileri işgücü piyasasının öncelikleri ve gereksinimleriyle ne ölçüde örtüşüyor? Mülteciler genellikle kayıtdışı çalışıyorlar, inşaat sektöründe yoğunlar ve normal işçinin ücretin yarısını kabul ediyorlar. Onlar açısından temel öncelik, yaşadıkları toplumun dilini öğrenmeleri. Sosyal dışlanmışlık riskinden kurtulmaları için, içinde yaşayacakları toplumun değerlerini benimsemeleri, bilgi ve beceri düzeylerini yükseltmeleri acil bir ihtiyaçtır.

23 Eylül 2015 tarihinde yapılacak Sosyal Diyalog Çalışma Grubu toplantısında yaşlı bakım hizmetleri ve CEMR ile EPSU tarafından yürütülen projedeki gelişmeler gözden geçirilecek. Sosyal diyalog kapsamına giren sektörel sosyal diyalog, projeler, cinsiyet eşitliği vb. konulardaki gelişmeler, EPSU web sitesinden takip edilebilir.

ULUSLARARASI VATANDAŞ BORÇ DENETİM AĞI (ICAN – INTERNATIONAL CITIZEN DEBT AUDIT NETWORK) ve bu ağın çalışmaları konusunda, PSI uzmanlarından Daria CIBRARIO bilgi verdi. PSI Uzmanı CIBRARIO’nun verdiği bilgi şu şekilde özetlenebilir:

“Borçlanmayın, ödemeyeceğiz” (Don’t owe, Won’t pay) şeklinde bir slogan belirleyen / kullanan ICAN ağında yer alan 12 ülkeler şunlardır: Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya, İtalya, Polonya, İngiltere, Fransa, Belçika, Slovenya, İskoçya ve Kıbrıs Rum Kesimi. ICAN ağında yer alan ülkelerden temsilciler, zaman zaman bir araya gelerek borç kuralı (borçların üstünlüğü) ilkesi ve kemer sıkma politikalarına karşı kendi ülkelerinde STK’ların, sivil toplum ağlarının ve sendikaların yürüttükleri eylemlere, gerçekleştirdikleri faaliyetlere ve onların sonuçlarına dair bilgi vermekte, o eylemlerin görüntülerini paylaşmaktadır. Bu

toplantılarda, toplumu harekete geçirme stratejileri, sivil halk denetiminin nasıl en iyi şekilde gerçekleştirilebileceğine dair yöntemler de değerlendirilmektedir. Bütün bunlardan amaç, borçları önceleyen politikalara karşı çok daha güçlü, sağlam ve birleşik cephe ile karşı koyabilmektir.