Ana Sayfa » Faaliyetlerimiz » Dış İlişkiler » EPSU Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog Konferansına Katıldık

EPSU Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog Konferansına Katıldık

EPSU Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog Konferansı, 16-17 Aralık 2013 tarihlerinde Brüksel’de yapıldı.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de 16-17 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu (EPSU) Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog Konferansını Sendikamız HİZMET-İŞ’ten Genel Sekreter Yardımcımız Av. İsmail ÖZGÜVEN ve Dış İlişkiler Uzmanlarımızdan Recep ATAR takip etti.

Çalışma grubu çalışmalarında söz alan Genel Sekreter Yardımcımız Av. ÖZGÜVEN, Türkiye’deki toplu iş sözleşmesi süreci ve rejimi hakkında bilgi vererek Sendikamız HİZMET-İŞ’in üye sayısı, üye profili, yetkili olduğu işyeri ve işletme sayısı, imzaladığımız TİS sayısı, ortalama TİS geçerlilik süresi, yaklaşık ücret artış oranları gibi konularda katılımcıları bilgilendirdi.

Avrupa Sendikalar (Konfederasyonu) Enstitüsü (ETUI) binasında gerçekleştirilen ve iki gün süren konferans, büyük bölümü Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerden EPSU üyesi sendikaların yöneticilerinin ve uzmanlarının katılımıyla gerçekleştirildi.Konferansın birinci günkü oturumlarını İsveç – Vision Sendikası’ndan EPSU Yerel ve Bölge Yönetimleri (LRG) Daimi Komitesi Başkanı Anders HAMMARBACK yönetti.

EPSU LRG Daimi Komitesi Başkanı Anders HAMMARBACK’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansın başlangıcında, EPSU’daki ve Avrupa’daki son gelişmeler hakkında katılımcıları bilgilendirmek üzere EPSU Genel Sekreter Yardımcısı Jan Williem Goudriaan söz aldı.

Ekonomik kriz ve kriz kaynaklı kemer sıkma politikalarıyla başa çıkabilmenin yolunun sendikacıların kapasitesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesinden geçtiğine işaret eden EPSU Genel Sekreter Yardımcısı Jan Williem Goudriaan, “Kemer sıkma politikaları, özellikle kamu sektöründe faaliyet gösteren sendikaları ve onların üyelerini derinden etkilemektedir. Kamu harcamalarının kısılması, kamu çalışanlarının sayısını belirgin oranlarda düşürmüştür; çalışanların ücretlerinde ya geriye gidiş olmuş ya da ücret artışları dondurulmuştur. Sosyal boyutları göz ardı edilen bu politikalara karşı, Avrupa’nın her bölgesinde direniş ve tepki vardır. Örneğin; Portekiz kamu hizmet çalışanları sendikaları, kemer sıkma politikalarına tepkilerini greve giderek göstermektedir. Yunanistan’da ise yeni bir kemer sıkma paketine karşı sert bir kamuoyu tepkisi doğmuştur” dedi.

Ekonomik hakların, sosyal hakları bastırdığına, ulusal otoritelerin, finansal aktörlerin ve bankaların taleplerini öncelediğine dikkat çeken EPSU Genel Sekreter Yardımcısı Goudriaan, 2014 yılı Mayıs ayında yapılacak 9. EPSU Kongresi’nde mevcut Genel Sekreter (Carola FISCHBACH-PYTTEL) ve Başkanın (Anne-Marie PERRET ) emeklilikleri dolayısıyla, yeni bir Genel Sekreter ve Başkan seçileceğini hatırlattı.

AVRUPA SÖMESTRİSİ PROSEDÜRÜ ANLATILDI
Avrupa Birliği’nde 5 Mart 2010 tarihinde uygulamaya konulan ve AB’nin daha kapsayıcı, sürdürülebilir ve akıllı ekonomik büyümesi için gelecek 10 yıllık döneme ilişkin yol haritasını içeren “Avrupa-2020 Stratejisi” belgesi çerçevesinde yürürlüğe konulan Avrupa Sömestrisi (European Semester”) adlı prosedür hakkında bilgi verdi.

Makro Ekonomik Dengesizlikle baş edebilmek birkaç yıldır uygulanmakta olan bu prosedür şu şekilde işlemektedir: Makro-ekonomik, bütçe ve yapısal politikaların koordinasyon şeklinde özetlenen bu prosedür, her yıl Ocak ayı içerisinde Avrupa Komisyonu’nun ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve yeni istihdam olanakları yaratmak için o yıla ilişkin AB önceliklerini ortaya koyduğu Yıllık Büyüme Araştırması (Annual Growth Survey) ile başlamaktadır.

Avrupa Parlamentosu – Ekonomik ve Para İlişkileri Komitesi’nin talebi üzerine Komisyon tarafından hazırlanan bu araştırma raporları, her yıl Şubat ayı içerisinde Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nda tartışılmaktadır.Mart ayında, AB devlet ve hükümet başkanları (Avrupa Konseyi), sözkonusu raporun öncelikleri çerçevesinde her üye ülkeye özgü politikalar içeren AB Ulusal Politikalar Rehberi’ni yayımlamaktadır. Nisan ayında, üye ülkeler kendi planlarını sunmakta ve Mayıs ayında Komisyon kendisine gelen ulusal programları değerlendirmektedir.

Haziran ayında, Avrupa Komisyonu tarafından sunulan her bir üye ülkeye özgü tavsiyeler, Avrupa Konseyi’nce değerlendirilmekte ve Temmuz ayında resmen onaylanmaktadır. Her yılın Ağustos ayı içerisinde ise, üye ülke hükümetleri, bir sonraki yılın bütçe taslağını kendi parlamentolarına sunmaktadır. Her yıl Kasım ayında Avrupa Komisyonu, her ülke için makro ekonomik göstergeleri yayımlamaktadır. Bu gösterge listesinde her ülkenin borç yükü, hane halkı gelirleri, sosyal harcamalar, ekonomik büyüme, enflasyon, istihdam gibi rakamlara yer verilmektedir.

Eğer bir ülkenin makro göstergeleri kötü ise, Komisyon tarafından kendisine yapılacak önerilere uymak zorundadır. Eğer uymaz ise, bu durumda Komisyonun o ülkeye yapacağı işleri empoze etme yetkisi doğacaktır. Elbette, empoze edilen politikalar bağlayıcı olabilmesi için AB Maliye Bakanları tarafından oy çokluğu ile onaylanması gerekecektir.

AB 2020 Strateji belgesinde yer alan hedeflere ulaşılmasının sağlanması çerçevesinde, finans kuruluşlarını kurtarma operasyonları bağlamında yaşama geçirilen bu yeni yapı, Yunanistan örneği çerçevesinde incelendiğinde şöyle bir durum ortaya çıkmıştır: 2009 yılı sonbaharında Yunanistan Merkez Bankası, yeniden fonlama grevi ilan etti. Bir başka ifadeyle, Yunanistan Merkez Bankası, mali piyasaları fonlayabilecek kaynaklardan yoksun olduğunu duyurdu. Bu duyuru ile birlikte Yunanistan mali piyasaları yanında, ekonomik ve sosyal yaşamı derin bir krize sürüklendi. 2010 yılı Mayıs ayında Yunanistan, Avrupa Sömestrsi – TROIKA rejimine girdi. Bunu kamu hizmetlerinin, sosyal güvenliğin, ücret tespit kurum ve kuruluşlarının tasfiyesi ya da zayıflatılması izledi; ücretlerde ciddi kesintiler yapıldı.

Adı geçen prosedür çerçevesinde bugüne kadar Slovenya ve İspanya’ya bir takım ekonomik ve mali politikalar önerilmiştir. Fransa, Belçika, Finlandiya ve Danimarka da bu sürece dahil olan diğer AB üyesi devletlerdir.

TOPLU PAZARLIK SÜRECİ, YERELLEŞTİRİLMELİDİR
EPSU Toplu Pazarlık Uzmanı Richard Pond, toplu pazarlık sürecinin adem-i merkeziyetleştirilmesi (yerelleştirilmesi) hakkında bir sunum yaptı. Pond’a göre, toplu pazarlık sürecinin adem-i merkeziyetleştirilmesinden kasıt, ücretlerin ülke, sektör ve bölge bazında daha esnek olarak belirlenebilmesi, o ülke, bölge, sektöre özgü bir toplu pazarlık ve ücret rejiminin uygulanabilmesidir.

Avrupa Birliği’nde Para Birliği’ne (Euro’ya) geçildiği onlarca yıl boyunca, ülkeler arasında devasa dengesizlikler doğmuştur. Tek para politikaları, ülkelerin borç yüklerini, halkın satınalma güçlerini, enflasyonu, ücret düzeylerini, sosyal hakları, sosyal güvenlik hizmetlerini olumsuz etkilemiştir.

EPSU Toplu Pazarlık Uzmanı Richard Pond’a göre; demokrasilerde daha iyi ücret ödemektedir. Avrupa Birliği ölçeğindeki politikalar, sendikaların toplu pazarlık sürecindeki gücünü ve etkisini zayıflatmaktadır. Bu trendden sıyrılabilmek için toplu pazarlık süreci, merkezi hükümetlerin hegemonyasından çıkarılmalı ve bu süreç yerel düzeyde o bölgeye özgü şartlar çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.

Eurofound (Avrupa Vakfı)’ndan Araştırma ve Bilgi Uzmanı Camilla Galli da Bino, “Ücret ve Ödeme Trendleri” başlıklı sunumunda adı geçen vakfın çalışmaları hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Edinilen bilgiye göre, Eurofound adlı vakıf, 3 ayaklı/taraflı bir yapıdır. Merkezi İrlanda’nın başkenti Dublin’de olan bu vakfın yıllık bütçesi 20,7 milyon Euro’dur. İşçi-işveren-Avrupa Komisyonu temsilcilerini bir araya getiren bu vakıf, karşılaştırmalı sosyo-ekonomik araştırmalar yapmaktadır.

HÜKÜMETLER KENDİ KOŞULLARINI DAYATMAKTADIR
ETUI – Avrupa Sendikalar Enstitüsü’nden Dr. Torsten Müller kamu sektöründe toplu pazarlık süreci hakkında bir konuşma yaptı. Ekonomik kriz ile birlikte, Avrupa ölçeğinde makro ekonomik dengesizliklerin üzerinden gelebilmek amacıyla Eurozone kapsamında kollektif pazarlık yapılması anlayışının güçlendiğini aktaran Dr. Müller, “2008 yılında ekonomik krizin patlak vermesi sonrasında, TROIKA diğer adıyla AB-IMF arasında yapılan stand-by anlaşmları ile AB üyesi ülkelerde kamu sektöründe ücretler %5 ilâ %30 arasında düşürüldü; 2009 yılından başlayarak çok sayıda AB ülkesinde ücret artışları donduruldu” dedi.

Dr. Müller, özetle şöyle konuştu: “Kamu idareleri çalışanları ücretleri, bir yönüyle ülkelerin ekonomik büyüme (GSMH artışı) paralelinde gelişme gösterdi. Bu trendi tüm AB üyesi ülkelerde görmek mümkündür. Ancak Yunanistan, Portekiz gibi ekonomik krizin derinleştiği ülkelerde, kamu sektöründeki küçülme çok daha sert olmuştur; çalışanların sayısı azaltılmıştır; ücretler düşürülmüştür ve/veya dondurulmuştur. Maalesef, kamu sektöründe ücret ayarlamaları, yoğun ve yaygın bir şekilde, ekonomik krizden çıkış paketleri çerçevesinde, sendikaları toplu pazarlık sürecinden dışlayarak yürütülmekte, merkezi hükümetin empoze ettiği koşullarda yapılmaktadır.”

Avrupa genelinde toplu pazarlık sürecinden sendikaların dışlanması ve yaygınlaşması sorunuyla nasıl mücadele edilebileceğine yönünde bir tartışma başlatan EPSU Toplu Pazarlık Uzmanı Richard POND, AB bölgesindeki ücrette yaşanan gelişmelere dair şöyle konuştu:

“AB üyesi ülkelerin kamu sektörü ücretleri birbirinden çok büyük farklılık göstermektedir; üye ülkelerin kamu sektörü ücret düzeyleri arasında uçurum vari büyük ücret farklılıkları giderilmelidir. 2011-2014 Yıllık Büyüme Araştırmalarına göre, ücret artışları çok düşük oranlarda seyretmektedir. Avrupa Merkez Bankası (ECB)’na göre, kamu sektörü çalışanları yaşlanmıştır ve verimlilikleri düşüktür. Adı geçen bankaya göre; kamu sektörü, düşük bilgi ve beceri düzeyindeki çalışanlara, özel sektör ile karşılaştırıldığında, daha yüksek, kalifikasyonu yüksek çalışanlara ise nispeten düşük ücret ödeme eğilimindedir.

Son bir yıllık dönemde, kamu sektörü çalışanları ücretlerindeki en yüksek artış, derin ekonomik krizin etkisinin kısmen hafiflemeye başlaması temelinde, Yunanistan ve Portekiz’de görülmektedir. ECB’nin 2010-Haziran ayı bültenine göre, özel sektör ücretleri, kamu sektörü ücretlerini güçlü şekilde etkilemektedir. Tersine bir etki, sözkonusu değildir. Bununla birlikte, kamu sektöründeki ücret uyumlaştırması, özel sektör açısından bir model olarak algılanabilmekte ve örnek olarak değerlendirilmektedir.“

KAMU SEKTÖRÜ KÜÇÜL(TÜL)MEKTEDİR
EuroFound (Avrupa Vakfı) Araştırma Müdürü Isabella Biletta, “Kamu Yönetimlerinde Çalışma Koşulları” başlıklı sunumunda Eurofound tarafından Avrupa ölçeğinde kamu yönetimleri üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçları üzerinde durdu. Biletta’ya göre; AB üyesi ülkelerin büyük bölümünde, kamu sektörü reformları ekonomik kriz patlak vermeden (2008 yılından) önce yapılmaya başlanmış olup, ekonomik kriz süreciyle birlikte bu süreç hızlanmıştır.

Merkezi Kamu İdari Birimlerinde (CPA = Central Public Administrations) cinsiyet kaynaklı ücret eşitsizlikleri daha azdır; özel sektör ile karşılaştırıldığında kamuda yeni bilgi ve becerilerin tanınması kolaydır; hizmet içi eğitim imkanları daha geniştir; toplu pazarlık süreci büyük ölçüde tek elde toplanmıştır (bazen Çalışma Bakanı, bazen İçişleri Bakanı, bazen bir müsteşar veya genel müdür); sendikalaşma oranı yoğunluğu oldukça yüksektir. Bununla birlikte, kamuda belirli bir tanımı yapılmış bir işveren temsilcisinden söz edilememektedir. Merkezi Kamu İdari Birimlerinde mevcut trend: Çalışan sayısında azalma, ücretlerde kesinti, artan iş yükü; işyeri kaynaklı şiddet ve saldırılara daha açık hale gelme; emeğin karşılığı ödeme konusunda gerileme, işe gelmeyen (devamsızlık) sayısında artış, emeklilik yaşında yükselme vb. şeklinde sıralanabilmektedir.

ÇALIŞMA GRUBUNDA AKTİF KATILIM SERGİLEDİK
EPSU Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog Konferansı’nın ikinci günü (17 Aralık 2013 Salı) etkinlikleri EPSU Başkanı Anne-Marie PERRET koordinasyonunda yürütüldü. EPSU üyesi sendikalarından gelen yönetici ve uzmanlar, “Gençlerin İstihdamı ve Eğitimi”, “Sosyal Hizmetlerde Ücretler ve Çalışma Koşulları” ile “Toplu Pazarlık Sürecinde Adem-i Merkeziyetçilik (Yerelleşme)” adlı 3 çalışma grubunda yer alarak çalışma hayatı gündemindeki konuları tartıştılar.

Bu aşamada, Genel Sekreter Yardımcımız Av. İsmail ÖZGÜVEN ve Dış İlişkiler Uzmanımız Recep ATAR, “Toplu Pazarlık Sürecinde Adem-i Merkeziyetçilik (Yerelleşme)” adlı çalışma grubu çalışmalarına katılarak katkı verdi.

“Toplu Pazarlık Sürecinde Adem-i Merkeziyetçilik (Yerelleşme)” çalışma grubunda söz alan Genel Sekreter Yardımcımız Av. İsmail ÖZGÜVEN, Türkiye’deki toplu iş sözleşmesi süreci ve rejimi hakkında bilgi vererek Sendikamız HİZMET-İŞ’in üye sayısı, üye profili, yetkili olduğu işyeri ve işletme sayısı, imzaladığımız TİS sayısı, ortalama TİS geçerlilik süresi, yaklaşık ücret artış oranları gibi konularda katılımcıları bilgilendirdi.

Genel Sekreter Yardımcımız Av. İsmail ÖZGÜVEN, şöyle konuştu: Sendikamız Hizmet-İş Belediyeler, belediye şirketleri, belediyelere hizmet veren şirketler, kamu ve özel sektörde temizlik hizmeti veren taşeron şirketler ve konut işçilerini kapsamına alan Genel İşler İşkolunda faaliyet göstermektedir. Sendikamız Hizmet-İş Türkiye’de işkolunun en büyük, ülkemizde kurulu 100’ü aşkın sendika içinde 3.büyük sendikadır.

Ülkemizde işletme ve işyeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapıldığında halen 1000’i aşkın işyeri ve işletmede yetkilidir. Toplu İş Sözleşmelerinin çoğunun 2 yılda bir yapıldığını düşündüğümüzde, Sendikamız tarafından her yıl yaklaşık 500’e yakın toplu iş sözleşmesi yapılmaktadır.

Bu anlattıklarımdan da anlaşılacağı üzere toplu iş sözleşmelerinde ücret anlamında belirleyici olan ulusal veya yerel düzeyden çok işletme/işyerinin bütçesi ekonomik durumudur. Ancak asgari ücret, enflasyon, grev yasağı olan işyerlerinde zorunlu tahkim yolu olan Yüksek Hakem Kurulunun bağıtladığı sözleşmeler, memur zamları ve merkezi hükümetin merkezi hükümet kurumlarında çalışanlar için yaptığı çerçeve grup sözleşmeleri de belirleyici olmaktadır.

Somut bir veri olarak söylemek gerekirse 2013 yılında bağıtlanan sözleşmeler yıllık bazda % 8-15 bandında, altışar aylık dilimler halinde ise birinci altı ay için %4 – ikinci altı ay için %4 veya birinci altı ay için %5 – ikinci altı ay için %5 oranlarında imzalanmıştır. Bu rakamlar, 2013 yılı enflasyon rakamının %6 – %7 civarında gerçekleşeceği düşünüldüğünde enflasyonun altında kalmamaktadır.”

TOPLU PAZARLIK SÜRECİ YEREL KOŞULLARI DİKKATE ALMALIDIR
Gençlerin İstihdamı ve Eğitimi Çalışma Grubu raporunda, gençlerin büyük bölümünün güvencesiz işlerde çalıştığı hatırlatılarak EPSU 9. Kongre Kararlarında gençlere ve gençlerin sorunlarına özel bir yer ayrılması talep edildi. İşgücü piyasasındakilerin yaklaşık %48’inin gençlerden oluştuğuna işaret edilen raporda gençlerin iş bulmalarının kolaylaştırılması ve halen bir işte çalışanların iş güvencelerinin sağlamlaştırılması amacıyla, gençlere işgücü piyasası ihtiyaçları paralelinde eğitim imkânları sunulmasının gerekliliğine dikkat çekildi.

EPSU üyesi sendikaların kendi ülkelerinde toplu pazarlık süreçlerinde gençler, kadınlar ve engelliler odaklı düzenlemeleri öncellemeleri istenen raporda, o sektöre, bölgeye ve yöreye özgü toplu iş sözleşmelerinin daha yararlı ve gerçekçi olacağı anlatıldı.

SENDİKALAR SÜREÇLERDE AKTİF ROL ALMALIDIR
Toplantıda, ETUC Yönetim Kurulu’nun son toplantısında aldığı kararlardan birisinin, AB Sömestri sürecinde, Avrupa işgücü piyasasında yeni ve iyi işlerin sayısının artırılması ve ekonomik büyümenin güçlendirilerek devam ettirilmesi amaçları doğrultusunda, Avrupa Komisyonu ve ulusal konfederasyonlarla koordineli çalışmalar yapılmasına ilişkin olduğu açıklandı. Bu yönde başlatılan kampanyanın gidişatının ETUC üyesi konfederasyonlardan gelecek geribildirimler paralelinde şekillendirileceği aktarılarak “Sendikalar olarak Avrupa ve ülke ölçeğindeki makro ekonomik politikaları, çalışanlar lehine etkilemek ve şekillendirmek için çabalamalıdır” denildi.

TOPLU PAZARLIK KOORDİNASYON KOMİTESİNİN ARAÇLARI
ETUC web sayfası ve sosyal ağ hesaplarında duyurulduğu üzere, ETUC Toplu Pazarlık Koordinasyon Komitesi, (CBCC -Collective Bargaining Coordination Committee) için 5 araçtan oluşan bir çalışma metodu önerilmiştir.

5 araçtan birincisi ETUC Yönetim Kurulu tarafından alınan ilgili karardır. Sözkonusu 2012-Mart ve 2013-Ekim tarihli iki kararda ETUC’un çalışma programı ve öncelikleri ortaya konulmaktadır

İki numaralı araç: Ulusal uygulamalardır. Üye ülke konfederasyonlarından gelecek değerlendirmeler ETUC web sayfasından yayınlanacaktır; akabinde, ETUC tarafından hazırlanacak rapor AB ve ilgili kurumlarına iletilecektir.

Üçüncü araç, Avrupa’da Sendikal Haklar Barometresi’dir. Her üye ülke, toplu pazarlık, sosyal diyalog, iş hukuku gibi açılardan değerlendirilmektedir. 1 ve 3 no’lu araçlar, AB Semester’inde sendikaların pozisyonunu güçlendirmeyi öncelemektedir.

Dört numaralı araç: Daha Yüksek Ücretler İçin ETUC Altın Kuralı’dır. Bu kurala göre, ekonomik krizin etkileri zayıfladıkça, kamu otoritelerinin makro ekonomik politikaların belirlenmesi sürecinde sosyal ortaklara ve görüşlerine daha çok önem vereceği beklenmektedir.

Beş numaralı araç ise, ücret artışlarının işyerindeki verimlilik artışıyla karşılaştırılmasıdır. 4 ve 5 no’lu araçlar, “altın kural” şeklinde nitelendirilen “enflasyon+verimlilik” şeklindedir. Buradaki temel senaryo, “birlikten kuvvet doğar” ilkesine ilişkindir. Birlikte olmaktan doğacak güç, AB ve kamu otoritelerini sendikalarla diyalog kurmaya zorlayacağıdır.

CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ SORUN ALANLARI ARASINDADIR
Konferansın ikinci günü öğleden sonra, “Kamu Hizmetlerinde Cinsiyet Eşitsizliği ve Sendikaların Tutumu ve Yanıtı” başlıklı sunum yapıldı. Lionel Fulton’in sunumunda öne çıkan hususlar şöyledir:

Cinsiyet eşitliği veya eşitliği değerlendirilirken erkek ve kadın çalışanların çalışmaları karşılığında aldıkları ücretler, saatlik, günlük, haftalık veya aylık temelinde karşılaştırması yapılmaktadır. Ancak, bu tek başına yeterli değildir.

Eurostat rakamları: AB’de genel olarak kadın çalışanların erkek işçilerden ortalama %16,2 oranında düşük ücret aldığı yönündedir. EPSU rakamlarına göre ise bu fark, %20,4’e kadar çıkmaktadır. Cinsiyet eşitsizliğinin en az olduğu ülkeler, Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkelerdir.

EPSU araştırma sonuçlarına göre, kadınlar ücreti düşük alanlarda (temizlik, çocuk ve yaşlı bakımı, gıda) yoğunlaşmıştır. Doğum izni, part-time çalışma, evden çalışma gibi durumlar da ücret adaletsizliğini artırmaktadır. Toplu pazarlık sürecinde, kadın çalışanlar temelinde, kıdemini, verimliliğini ve üstlendiği sorumlulukları temelinde ücret artışları talep edilebilir.

Kongrenin 2. Günü son oturumunda, EPSU 9.Kongresi Kararları arasında Toplu Pazarlık içerikli kararlara yer verileceği hatırlatılarak bahse konu karar içeriğinin ne biçimde tasarlanması gerektiği üzerinde duruldu.

Buna göre; EPSU çalışmaları ETUC ve PSI ile koordineli yürütülmeye devam edilecektir; AB ve kurumlarıyla yakın ilişkiler içerisinde olunmaya çaba gösterilecek; asgari ücret rakamlarının yaşanılabilir ücret düzeyine çıkartılmasına vurgu yapılacak; güvencesiz çalışanların toplu pazarlık hakkına kavuşmasının gerekliliğinin altı çizilecek; cinsiyet eşitsizliklerin giderilmesi yönünde faaliyetlere önem ve öncelik verilecektir.